bilgi güçlendirir

Demokratik - ekolojik toplum ve dönüşüm

Demokratik - ekolojik toplum ve dönüşüm-A.Amed 05-05-2004 Burjuvazinin egemenlik zihniyetinin ürünü olan milliyetçiliğin insanlığı yıkıma götüren özelliği, artık yükselen bir değer değildir. Ulus-devlet, asılan bir paradigmadır ASLAN AMED Özgürlük Hareketi, değişim-dönüşüm sürecini beş yıl önce kararlaştırıp pratikleştirdi ve belli sonuçlara da ulaştı. Çizgi düzeyindeki değişim, somut yaşamda karşılığını buldu. Demokratik uygarlık tezi, ideolojik yenilenmenin programı oldu. İkinci adım olarak örgütsel alanda yeniliklere gidildi. Demokratik düşünce, demokratik eylem ve demokratik örgütlenmede ifadeye kavuşturuldu. Şiddet yerini siyasal mücadeleye bıraktı. Böylece söz, eylem ve yaşam birliği ortaya konuldu. Mücadele kadrosu bunun kararlılığına ulaştı ve değişimin gerekliliğine inandı. Zafere böyle ulaşılacağı bilince çıkarıldı. Demokratik uygarlık çizgisinin geliştirilmesinden bu yana halkın ortaya koyduğu tavır, dönüşüm stratejisinin gerekliliğini ispatladığı gibi, Önderlik gerçeğinin mücadeledeki belirleyici yerini bir kez daha doğruladı. Ne var ki inanmanın, karar almanın, bilmenin yeterli olmadığı da açığa çıktı. Özgürlük Hareketi içindeki son gelişmeler, değişim dönüşüm stratejisinin yüzeysel ele alındığını, kavramada yanılgılar olduğunu gösterdi. Sorunların değişim-dönüşüm sorunu olduğunu görmek önemlidir. Yani kimi yüzeysel değerlendirmelerle özü kavranacak ya da kaba "sağ-sol çizgi çatışması" olarak ele alınacak sorunlarla karşı karşıya değiliz. Sorunu bilimsel yöntemlerle ele almak ve gerçekçi çözümlere gitmek önemli. Şayet dönüşüm çizgisini tarihi, felsefi, bilimsel, siyasal temellere dayandırıp özünü açığa çıkarsaydık; geçen beş yıla daha önemli gelişmeler sığdırmış olacaktık. İdeolojik bir formasyona kavuşturmada, derinliğine özümsemede ve en önemlisi de pratikleşmede zayıf kalınınca, örgütsel dönüşüm süreci sancılı oldu. Tam da bu noktada dönüşüm sürecine yanılgılı yaklaşımlar ortaya çıktı. Geçmişte verilen destansı mücadelenin "yanlış veya yetersiz" olduğunu iddia etmek, "devrimci karakteri yanlıştı", "sistemi reddetmek, gelenekleri mahkum etmek hataydı" demek ve bunun alternatifi olarak geçmiş yaşama özlem duymak, demokrasiyi gevşeme olarak anlamak; dolayısıyla devrim değerlerini küçümsemek, feodal gerici yaşam sahiplerine özenmek, mücadelesizlik olarak algılamak, dönüşüm stratejisini doğmadan öldürmekten başka bir şey değildir. Yeni paradigma zihniyet devrimidir Önderlik, zihniyet devrimini başlatırken, "Çağ, ideolojik bilimselliği ve yaratıcılığı esas almak zorundadır... Tarih ve toplum bilgisiyle bilinçlenmiş, doğanın diyalektik işleyişine akıl erdiren birey, çağın ideolojisini yakalamış demektir. Dogmanın gücüne inanır, ama ona teslim olmaz" dedi. Önderlik, her tür dogmadan ve ütopyadan arınmayı, yani "zihniyet devrimini", yeni paradigmanın sloganı olarak belirledi. Zihniyet değişimini gerektiren birçok nesnel neden vardır. Arapları tarih sahnesine çıkaran, Mekke'deki putların kırılmasıdır. Hıristiyanlık, Roma'nın yıkılmasının ürünüdür. Reel sosyalizmin yıkılışı da bilimsel sosyalizmin, demokratik uygarlığın şafağıdır. Emperyalist-kapitalist sistemin soldan yedeği durumundaki reel sosyalist pratik, hakim dünya sisteminin ömrünü uzatmasına hizmet etmiştir. İddiaları, sınıflı toplumun zihniyet, örgüt ve politikalarını temsil eden bürokratik-askeri kliklerin kurbanı olmuştur. Yozlaşması, Roma'dan, putçu Semitik düzenden daha aşağı değildi. Beş bin yıllık sınıflı toplum düzeni, bütün iddialarına rağmen, doğa açısından büyük bir sorun olan sistemin kendisi olmuştur. Çağın hakim sistemi ve onun bağrında yeşererek kötü bir taklidi olmaktan öteye gidemeyen reel sosyalizm, dogmaların kurbanı olarak tarih sahnesini terk etti. Burjuvazinin egemenlik zihniyetinin ürünü olan milliyetçiliğin insanlığı yıkıma götüren özelliği, artık yükselen bir değer değildir. Ulus-devlet, aşılan bir paradigmadır. Bilimin yarattığı global dünya gerçeği karşısında yalıtılmışlığı savunmak, milliyetçi savaşlara neden olmaktan başka sonuç vermez. Önderlik, güncel dünya kadar tarihi de, uygarlıkları da çözümleyerek, yeni programın ideolojik altyapısını geliştirmiştir. Bu düşüncenin örgüt ve eylem tanımlarını da Atina ve AİHM Yüksek Mahkemesi'ne sunduğu savunmalarda geliştirmiştir. Burada görülmesi gereken; insanlığın kurtuluş, halkların barış ve özgürlük davasını omuzlamış, sorumluluk sahibi kişi ve hareketlerin, bu amaçları gerçekleştirmenin doğru yol ve yöntemleri konusunda yoğun bir çaba içinde olduklarıdır. Önderlik, bu çabanın sahibi, öncüsü ve gücü konumundadır. Bu noktada Önderliği salt "düşünce üretme merkezi" olarak görmek, en hafifinden Önderliği tanımamaktır. Unutmamak gerekir ki; Önderliğin her sözü, bir eylem etkisinde çözümleyicilik içerir, pratikten soyut ele alınamaz. Ekolojik devrimin bakir alanı Bilimsel sosyalizmin eşitlik, adalet, özgürlük, ekoloji ve demokrasi ideallerini yaşamsal kılmak, halklara nefes aldırmak, 5 bin yıllık kabusu defetmek, her türden hiyerarşik-egemen ilişkilere son vermek, "zihniyet devrimi"nin, yeni felsefenin, bilimsel düşüncenin temel görevi olmaktadır. Demokratik-ekolojik toplum deneyiminin başarı elde edebileceği bakir alan Kürdistan'dır ve bunun hem somut, hem de subjektif koşulları elverişlidir. Barış ve ortak yaşam hedefi, özgürleşen bir toplum, kırsalı ve kenti ile uyumlu bir ilişki, örgütlü bir halk, yani demokratik-ekolojik toplumun özelliklerini taşıyan bir gerçeklik var. Ekolojik toplum, doğa-insan, kır-kent, köylü-kentli, birey-toplum, kadın-erkek dengesini, ortaklığını amaçlamaktadır. Demokratik cumhuriyet de uzlaşmayı; halkların birliğini, özgür-eşit ilişkisini, ortak vatanı, barışı içermektedir. Dolayısıyla biri diğerini tamamlar, kapsar; dıştalamaz. İkisi de merkezi devlet ve benzeri hiyerarşileri küçültmeyi, demokratikleştirmeyi, işlevsizleştirmeyi hedefliyor. Burada, devleti ele geçirme, yıkarak yeniden inşa hedefi yoktur. Hedef, demokratik alanları genişletmek suretiyle devletin rolünü değiştirmektir. Yani toplumu yönetmeye değil, işleri ve görevleri yerine getirmek için örgüt kurmak hedeftir. Önderliğin, "Devletin koordinasyon görevi vardır" yaklaşımı; halk demokrasisi değerlerine verdiği önemin derecesini göstermektedir. İşte yüzeysel kavradığımız, derinliğine inemediğimiz, farklı algıladığımız veya kimimizin yörüngesine dahi giremediği nokta, bu başlangıç noktası olmaktadır. Yani akıl yürütme tarzımızı, düşüncemizi, devrime bakışımızı, felsefemizi, örgütlenmemizi, eylemimizi, ilişkilerimizi, kısacası kendimizi doğru, yeterli, köklü temelde dönüşüme uğratamadığımız için, kendisini dayatan ihtiyaçlara cevap olamıyoruz. Ekolojist-sosyalist Murray Bookchin, "Kentsiz Kentleşme" adlı yapıtında, Antik Yunan ve Roma'daki toplumsal gelişmeyi şiirsel bir tarzda anlatır. Demokratik-ekolojik toplum projesine büyük katkı sunan düşünceleri, tarih eleştirisi, kaba materyalizme eleştirisi, bilimsel düşüncenin önemli kaynaklarından biridir. Murray, Antik Yunan'da uygarlığın doğuşunu müjdeleyen köylülerin bağımsızlık ve özgürlük duygusunun değişimini anlatırken, sanki Özgürlük Hareketi'ni, Önderliği ve dönüşüm sürecini ele alıyor gibidir. Bu derece somut, canlı ve "tarihin başlangıcındaki gizliliğimizi" etkileyici bir dille anlatıyor. Yunan çiftçilerinin zorunlu yalıtılmışlığın doğurduğu bağımsızlık duygusunun beraberinde özyeterliliği de (özgürlüğü) getirdiğini, çok yönlü gelişen topluluk olduklarını ve belli bir yoğunlaşmadan sonra kendi kendisini gerçekleştirip (birer özgür yurttaş olarak) ortak yaşam gereksinimleri için kentleşmeyi (uygarlığı-demokrasiyi) yarattıklarını anlatır. Özgür köylüler kent yönetimlerini devraldıktan sonra savaşı bırakırlar. Özgür yurttaşlık erdemini geliştirirler. Dağların bağımsızlık kişiliği kentlerde yerini eşitçiliğe bırakır. Murray, "Antik Yunan demokrasisi, aristokrasiyi parçalamadı; yuttu. Bütün yurttaş kitlesini bir aristokrasiye çevirmeye çalıştı" diyor. Eşitlik, özgürlükte ısrarın nedenidir Önderlik ve Özgürlük Hareketi, özgücüne kavuşan bir halk yarattı ve bu güç, oligarşik cumhuriyeti yıkmak yerine, demokratikleştirerek dönüştürmeyi esas aldı. Önderlik, "İşçi, serf, köle yüceltmesini kabul etmeyen bir sınıf anlayışını savunuyorum. Çünkü bu üçü de insanlıktan, özgürlükten düşüştür. Özgürlüğü esas almak demek, bu olgulaşmaya karşı olmak demektir" dedi. Eşitlik, yücelik ideali, özgür yaşamda ısrarın nedenidir. Önderlik, ezilen Kürt halk olgusuyla övünmedi; tersine büyük öfke duydu, buna isyan etti ve "Özgür Kürt sevilir" dedi. Dönüşümün sırrı burada gizlidir. Murray, "Demokratik bir kahraman, yalnız cesur değil; aynı zamanda inatçı ve duygularını kontrol altında tutabilen bir kişidir" diyor. Önderlik, esaret koşullarında intikam duygularını beslemek yerine, ısrarla davasının haklılığını savundu ve on yıllar sürecek bir savaşı durdurdu. Savaştaki cesurluğunu barış mücadelesiyle perçinledi. Murray, "Savaşçıların yiğitliği ölmedi; yurttaşlık sadakatine, kişisel asalete ve erdemli davranışlara hürmet etmeye dönüştü. Askeri kamplardaki arkadaşlık, kent meclisinde eşitlik kavramına dönüştü. Yurttaş, sadece yeterlilik (özgür) değil, eşitlikçi olandı artık..." diyor. Önderlik, "Ben Deniz'lerin arkadaşı, Mazlum'ların intikam savaşçısıydım. Ama bir de bu yiğitlerin tamamlamaya fırsat bulamadıkları kutsal barış davaları vardır; ben bu görevi bu şehitlere bağlılığın gereği olarak yerine getirmeye çalışacağım" diyor. Evrensel hukuka, demokratik ve adil değerlere gösterdiği ilgi, meşru savunma tanımı, özgür yaşamı her alanda egemen kılma çabası, özgür yurttaşlık hedefi, demokratik cumhuriyet şiarı, Önderliğin savaş kahramanlığını ve emeğini yüceltme çabasını göstermektedir. Özgürlük kazanımlarını paylaşmayı, diğer halklarla ortaklaşmayı erdem olarak görüyor. Cephede mermi paylaşımı, siyasette ekonomi, düşünce, yönetim paylaşımına dönüşüyor. Eşitlik idealini geliştirerek özgürlüğü kalıcı kılmak, zihniyet devriminin önemli bir erdemi olmaktadır. Zihin değişimi bilim ile mümkündür Sınıflı, erkek egemen toplum ölçüleri, doğası gereği ekolojik-demokratik toplum paradigmasına karşıttır. Eşitliğin yerine egemenliği, dayanışma yerine kapitali, kent yerine yapı yığınlarını, özgürlük yerine köleliği, politika yerine devleti, demokrasi yerine oligarşiyi, özgür yurttaş yerine seçmen ve mükellefi, barışın yerine savaşı, bilimin yerine dogmayı koyan egemen uygarlığın ölçülerinin çağımıza dar geldiği ortadadır. Kökleri tarihin başlangıcına dayanan insanlık erdemlerinin, özgürlük ideallerini çağcıl değerlerle bütünleştirerek demokratik uygarlığı yaratmak; zihin değişimi, alışkanlıkların terki, davranış düzeltmesi ve bunların inşa ettiği bilimsel ideoloji ile mümkündür. Demek ki dönüşüm inkar değil, inatla değerleri koruma, geliştirmedir. Dogmaların esiri olmak değil; açılıma, katılıma, yaratıma ve bilime açık olmaktır. Araçları kutsamak değil; amaçları yüceltmek, evrenselleştirmek, paylaşmaktır. Resmi ve geleneksel toplumu değil, özgür yurttaşı, demokratik bireyi önemsemek, hedeflemek dönüşümdür. İnsanın insanı, sınıfın sınıfı, ulusun ulusu yönettiği zihniyet yerine, iş ve görev için yönetim zihniyeti dönüşümdür. Zihniyet devrimi, ifadesini yerel yönetimlerin yapılanmasında, halkın ekolojik-demokratik komün örgütlemesinde, yerelleşme tehlikesine karşı tedbirlerde bulacaktır.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol