bilgi güçlendirir

kemal pir(sorgu ifadesi)

Sorgu ifadesi- Kemal Pir PDF Yazdır E-posta
 "O zaman bu hareketi sevmeyenler, hareketi karalamak, çamur atmak için böyle bir isim uydurdular. Apoculukta zaten bizi tek kişiye bağlı göstermek gibi bir şeydi. Halbuki biz bir insana falan bağlı değiliz. Abdullah yoksa, bu hareket yoktur diye bir şey yoktur. Abdullah’ın kendisi de bu hareketin bir insanıdır. Durum budur. "
Duruşma Hakimi- Askeri savcılığın 30,4,1981 gün ve 1981/365/874 esas ve karar nolu ek iddianamesi ile yine askeri savcılığın 18,5,1981 tarih, 1981/358-276 esas ve karar nolu ek iddianameleri askeri savcı tarafından okundu. (Askeri savcı tarafından ek iddianame okundu) Duruşma Hakimi- Sanık sorgularına devam edildi. Duruşma hakimi tarafından sanık Kemal Pir çağrıldı.
   
KEMAL PİR SORGUSUNDA:

 Duruşma Hakimi- Kemal, PKK örgütün üyesi olduğun ve bu örgüt adına faaliyetlerde bulunduğun; 4,8,1978 günü İsa Abacı’nın öldürülmesi olayına iştirak ettiğin, 15.8.1978 günü Mehmet Akyüz’ün öldürülmesine ve oğlunun yaralanması olayına iştirak ettiğin, 12.1978 tarihinde polis memuru Ekrem Çölgen’in öldürülmesi olayına karıştığın. 25.9.1978 günü Fehmi Kasaroğlu’nun öldürülmesi olayına iştirak ettiğin; ayrıca görevli polis memurlarına silahlı mukavemette bulunduğu ve görevli polis memurlarını öldürmeye tam teşebbüs ettiğin iddia ediliyor. Mikrofonu kendine göre ayarla.  

 (Kemal Pir  mikrofonu ayarladı.)   Kemal Pir - Bir de ayrıca PKK Merkez Komitesi üyesi olduğum iddia ediliyor, iddianamede. Ona da cevap vermem gerekiyor.   

Duruşma Hakimi- Tabii. Örgüt üyesi demekle bunları kastediyoruz. Bir de yüksek sesle konuşursanız hem arkadaşlarınız duyar, hem de biraz yüksek sesle.  

Kemal Pir - Arkadaşlarımdan birinde iddianame var. Onu almak istiyorum. Ona bakarak bazı noktaların açığa çıkması açısından mümkün mü? ( Kemal Pir'e iddianame verildi.) Beni doğal PKK üyesi olarak kabul edebilirsiniz. Yani doğal olarak PKK üyesi olarak kabul edebilirsiniz. Ben PKK’nin kuruluşuna katılmadım. O dönemde cezaevinde idim. Katılmak isterdim yalnız. Yani PKK adında bir örgütü kurmayı ve onun merkez komitesinde de görev almayı kabul ederdim. Ancak çeşitli nedenlerle ben böyle bir görevde ne bulundum, ne de böyle bir örgütün kurulmasına katıldım. Yalnız genel anlamda bu hareketin ideolojik, politik görüşleri aynı zamanda benim görüşlerimdir de. Benim bu siyasal akıma katılmam niye mümkün oldu veyahut ben böyle bir siyasal harekete niye katıldım? Katılışım hangi yıllara rastlar veyahut ben böyle bir ideolojik, siyasi akımın ortaya çıkmasında ideolojik olarak katkılarım var mı?

O noktanın da açığa çıkması, tarih önünde açığa çıkmasını istiyorum. Aynı zamanda ben, yani şey açısından değil; zaten bu mahkemenin tarihsel bir mahkeme olduğuna inanıyorum ben. Yani basit bir dava olduğuna değil; yani herhangi bir hukuki şeyden ziyade, tarihsel önemi olduğuna da, yani buradaki mahkemenin tarihsel önemine de inanan bir insan oluyorum. İnsan olarak tarih önünde de gerçeklerin ortaya çıkmasını yani şahsımla ilgili olarak tarih önünde de gerçeklerin ortaya çıkmasını yani şahsımla ilgili olarak gerçeklerin tarihe gerçek olarak geçmesini istiyorum.

Bu açıdan da benim bu harekete yıllarımı, neden katıldığımı izah etmek istiyorum. Ben yoksul bir aile çocuğu olarak dünyaya geldim ve 12 Mart döneminde Türkiye’de devrimciler öldürülüyordu. İdam ediliyorlardı. Halk üzerinde gerçekten büyük bir baskı vardı. Ben de o yıllar öğrenciydim. 1972 yıllarında öğrenciydim. Ben bunların gerçek nedenlerini araştırmak istedim ve Türkiye’de de bir eşitsizliği görüyordum.

Eşitsizlik vardı, işçi sınıfının baskı altına alındığı, sömürüldüğü, yeni yoksul, gece kondu mahalleriyle, burjuva mahalleri arasında farklar açık, belirgin, yoksul köylünün durumu da açık, belirgin; ama bu ülkede refah sürenlerin durumu açık, belirgindi. Aynı zamanda dünya çapında ulusal kurtuluş hareketlerinin ve sosyalist hareketlerin de önemi vardı ve 1972 yıllarındaki devrimci gençlik hareketleri ve devrimci hareketler beni dünyadaki olan olayları araştırmaya, incelemeye tahlil etmeye, öğrenmeye götürdü. Ben araştırır, incelerken ve tahlil etmeye çalışırken işleri gerçek, çıplak olarak kavramaya çalıştım ve Marksizme yöneldim.

Marksizm’in tek doğru düşünce sistemi olduğunu, sosyalist sistemin ezilen sınıfları kurtaracağını, eşitsizliği ortadan kaldıracağını, dünyadaki eşitsizliğin kapitalist sistemden kaynaklandığına inandım, Marksist oldum. Yani sosyalist oldum. Dünyayı tanımak, benim için bilmek, tanımak yetmiyordu. Dünyayı değiştirmek gerekiyordu. Değiştirmek içinde mücadele etmek gerekiyordu. Ben aynı zamanda sadece bilen bir insan değil, bilen, araştıran bir insandan ziyade dünyayı değiştirmek için mücadeleye katılmanın da gerekliliğine inandım ve mücadeleye katılmak istedim.

  Duruşma Hakimi- Kemal, nasıl bir değişiklik? Dünyayı değiştirmek dediniz?   

Kemal Pir - Dünyada hüküm süren eşitsizlik var. Bu eşitsizlik kapitalizmden kaynaklanıyor. Kapitalizmin en üst aşaması emperyalizme karşı mücadele, emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadele, emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadele, sosyalizm için mücadele. Buna karar verdim. 

Duruşma Hakimi- Değiştirmek, sosyalizmin kapitalizmin yerine ikamesini mi kastediyorsunuz?
 
Kemal Pir- Evet, sosyalizmin, kapitalizmi yok etmesini, yani sosyalizmin hakim olmasını, bu doğrultuda. Şimdi, ama değiştirmek basit bir olgu değil, yani normal olarak insanlara anlatmakla mümkün: insanları ikna etmek mümkün, ama öyle ki her sistem kendisini koruyacak örgütleri de yaratmış. Bizatihi mahkemelerin varlığı, ceza şeylerinin varlığı, işte silahlı güçlerin varlığı; her sistemin kendisini koruma örgütleridir. Bu örgütler müsaade etmiyorlar. Müsaade etmedikleri için, yani devlet örgütünün bizatihi varlığı sistemi koruyor. Devletin yıkılması gerekir.

Düşüncem bu. Bir de sistemi ikame etmek istiyorsan o devletle mücadeleyi,(Marksizm'de de böyledir zaten) hedef alıp o devleti ortadan kaldırmalısın. O devletin yıkıntıları üzerinde yeniden bir devleti inşa etmek zorundasın. Şimdi ben işte bu dönemde Türkiye’deki devletin, bu şekilde ortadan kaldırılmasına inandım. Çünkü Türkiye’de hüküm süren sistem kapitalist sistem, emperyalizme bağlı bir sistem. Benim devrimci olmamda etkenlerden birisi de bu zaten. Türkiye’de Amerikan emperyalizminin üsleri vardır. İncirlik’te, Adana’da, Sinop’ta, Ege’de NATO üsleri falan.

Halbuki ben tam bağımsızlıktan yana olan bir insandım. Ve bu durum ulusal onuruma dokunuyordu. Bunun da etkisi vardı, üstelik ülkemizde çıkan yeraltı servetlerin çoğunu ülkemizden götürülüyordu. Bize mamul maddeler satmaya çalışıyorlardı, ara malları üretemiyorduk. Bizde montaj sanayi gelişiyordu. Bilim ve teknik geliştirilmiyordu, beyin göçü vardı, ülkemizde yetişen beyinler yabancı ülkelere götürülüyordu. Ülkemiz gelişmiyor halkımız geri kalıyordu. Halkımız sefalet içindeydi. Ve emperyalizm ülkemizden bu tür şeyleri alıp gittiği için halkımızın gelişmesi mümkün olmuyordu.

Bu da benim devrimciliğe doğru, bir gelişme vardı bizde. Dolayısıyla Türkiye’de hüküm süren sistemin kapitalist sistem olduğu, emperyalizme bağımlı olduğu bu sistemi ayakta tutan gücün devlet olduğu; devletin de Türkiye’de hakim olan burjuva sınıflarının devleti olduğudur. Çünkü her insanın düşüncesi istisnasız bir sınıfın damgasını taşır. Sistem bir sınıfa aittir. Ve diğer sınıflar da onun peşi sıra giderler. Genel anlamda böyle bir şey durum budur. Bu anlamda böyle bir şey, durum budur.

Bu burjuva sınıflarına düşman olmamı, burjuvaziyi ve onun sistemini de yıkmam gerekiyordu. Bu sistemi yıkabilmek için sisteme düşman olan hareketleri aradım, Türkiye’de devrimci, komünist hareketlerdi bunlar. Kürdistan’da da ulusal kurtuluş hareketi idi. Türkiye’deki devrimci hareketler o zaman 1974 yıllarında parçalanma eğilimlerini temsil ediyorlardı, parçalanma eğilimlerini temsil ediyorlardı; ama bu hareket toparlayıcılık vazifesi görüyordu, yani devrimci çevrelerde toparlayıcı vazifesi gösteriyordu. 1972’lerde ortaya çıkan ve bu gün PKK hareketi olarak ta bilinen bu hareket bir örgüt değil, ideolojik, siyasal bir akımdı. Bu hareket toparlayıcılık vazifesi görüyordu, toparlayıcıydı.

Ve geleceğinde şey vardı, yani zafer şeyleri vardı, hala da var, buna inanıyorum. Bu hareketin geleceği parlak, iktidar olacak. Böyle bir durum vardı. Bunun için ben bu harekete katıldım. Bu harekete de böyle basit tartışmalarla katılmadım. Yani bir gençlik örgütü vardı, evet Ankara’da ADYÖD, Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Kültür Derneği. Bu derneğin ben de üyesiyidim. Bu derneğe gidip geliyordum. Abdullah Öcalan’ı (Arkadaşı) orada tanıdım zaten. O dernek vasıtasıyla tanıdım; ama bu hareketin ideolojik olarak şekillenmesinde ben bulunmadım. Benden önce zaten bu hareket şekillenmişti. Ben bu harekete deminki saydığım nedenlerden dolayı katıldım. Devlete düşmandım, devleti yıkmak istiyorduk biz, burjuva sınıflarının devleti olduğu için yıkmak istiyorduk. Onun için bu hareketi araştırdım, baktım. Bu hareket ne diyor, ne demiyor. Komünist mi, değil mi?

Sosyalist mi? Basit milliyetçi bir hareketse asla katılmazdım. Basit Kürt milliyetçi bir hareketi ise katılmazdım. Milliyetçiliğe karşıyım çünkü ben. Milliyetçi değilim, milliyetçi düşüncenin hangi ulustan olursa karşısıyım çünkü ben, milliyetçi değilim, milliyetçi düşüncenin hangi ulustan olursa karşısındayım. İster bunlardan olsun, ister ne olursa olsun, Kürtlerden olsun. Katılmazdım ben böyle bir harekete. Katıldığım yıllar da 1974 yılları değil.1974 yıllarında böyle bir hareketi tanıdım, böyle bir hareketin eğilimin temsilcilerini gördüm, konuştum tartıştım; Türkiye’deki devrimci harekete katıldım istiyordum.

Ama orada, toparlayıcılık olmadığı için katılmadım bu hareketlere. Ben 1976 yıllarında bu harekete kesin olarak katılmaya kara verdim. Ama katıldığım zaman, bu hareket iddianamede iddia edildiği gibi bir örgüt değildi. Bir ideolojik siyasal eğilimdi, örgütlenmesi gerekiyordu.
 

 Duruşma Hakimi- Nasıl tartışma yapıyordunuz....?  

Kemal Pir - Bu tartışmalar burada iddia edildiği gibi, Türkiye’de Kürtlerin sömürüldüğü biçiminde değil, zaten bu biçimde yanlış, burada geçtiği biçimiyle anlayışımıza da, Marksizm'e de ters, Kürdistan’da bir toplum vardı, biz Marksizm'i toplumlara uygulamak istedik, benim düşünceme göre böyle, o arkadaşlarda öyle idi, tartıştığım insanlar. Tüm toplumları kurtarıyorsa Marksizm, Kürdistan toplumuna da uygulanabilir. Kürt toplumuna değil, Kürdistan toplumuna uygulanabilir.

Ki ayrıca şu da vardı, dünya çapında ulusal kurtuluş hareketleri yükseliyor; Vietnam devriminin zaferi var, Kamboçya, Laos devrimlerinin zaferi var, gençlik anti-emperyalist mücadeleye yönelmiş Türkiye’de. Biz de o şeyin etkisindeyiz. Angola, Mozambik, Gine’de mücadeleler var. Ulusal Kurtuluş hareketlerinin zaferi var. Filistin devrimi var, yakın etkileniyoruz ve bunlar bizi anti-emperyalist mücadelenin sorunlarını tartışmaya itiyor. O zaman Orta Doğuda halklar mozaik gibi kaynaşmış; Kürt’ler, Türk’ler, Araplar, Farslar ve öyle ki, Orta Doğu emperyalizmin, emperyalist sistemin en büyük yedek gücü.
 Buradan, Orta Doğudan emperyalizmi kovup, Avrupa'ya sıkışıp kalacak ve Avrupa’da onu da yenmek mümkün. Petrolü ile tüm insan gücü kaynaklarıyla burada, üstelik Orta Doğunun siyasal haritası emperyalizm tarafından çizilmiş. Emperyalizmin, işbirlikçi burjuvalar, feodaller ve komprador burjuvalar tarafından çizilmiş bir siyasal harita. Böyle bir siyasal haritayı anti-emperyalist olarak mümkün değil ben kabul edemem. Ben halkların öz iradeleriyle çizilmiş siyasal haritalardan yanayım. Ve zaten halkların mücadeleleri de bu gün de gösterdiği gibi, yani dünya çapında görüldüğü gibi, kendi öz iradeleriyle kuruluyorlar.
 Yani, çizilmiş siyasal haritalar değişiyor dünya çapında. Afrika’da değişiyor. Güneydoğu Asya’da değişti. Asya’da değişti, Latin Amerika’da değişiyor. Afrika’da değişiyor. Orta doğudaki emperyalizme karşı mücadelenin genel sorunlarını tartışırken, Kürt toplumu da var. Ben üniversiteye geldiğim zaman Kürtlerin varlığından haberim bile yoktu. Üniversite yıllarında ben baktım Kürtçe falan konuşuyorlar. “Evet biz Kürdüz” falan diyorlar baktım bunlar Türkçe değil, Kürtçe konuşuyorlar. Bense Türkiye’nin sorunlarını çözmekten yana mücadele etmek istiyorum, o zaman Türkiye’nin sorunlarını incelemem gerekir.
Türkiye’yi bilmem tanımam gerekiyor. Türkiye’de hüküm süren ekonomik yapıyı, siyasal yapıyı tanımam gerekiyor. O zaman ben de Kürt’leri ve Kürdistan’ı da tanımaya çalıştım. Baktım ki, bir toplum var. Böyle bir topluma kapitalizm biraz girmiş. Proleterleşme var, sınıflaşma var, o zaman ulustur böyle bir toplum. Böyledir dünya çapında; kapitalizm biraz girmişse ve sınıflaşma varsa o toplumda farklı modern sınıflar anlamında burjuvalaşma varsa, modern sınıflar varsa, o toplum, böyle bir toplum ulustur o zaman, tarihsel olarak ta Kürdistan’ın teşşekülü var. Kürdistan tarihini, Kürt’lerin tarihini incelememiz gerekiyor, evet birazda Kürtlerin tarihini bulabildiğimiz imkanlar ölçüsünde inceledik, inceledim, incelemeye çalıştım. Ve 1976 yıllarında ben bu harekete katıldım.
Kesin olarak katılmaya kara verdim, önceden tanıyordum, 1974 yıllarından beri tartışıyorum; ama 1976 yıllarından itibaren bu harekete katılmaya kesin karar verdim. 
 Duruşma Hakimi- İlk görevi nasıl aldınız, ne gibi faaliyetlerde bulundunuz?  
Kemal Pir - Bu iddianameyi yazanlar kendi mantık silsilelerini bile kuramamışlar. Kendi mantık silsileleri içinde bile çelişki halindedir.  
Duruşma Hakimi- İddianameye cevap ver; fakat silsilesini, falan karıştırma. Bu, elindeki iddianamedir. Biz seni nasıl dinliyoruz mahkeme heyeti olarak, sende bazı şeylere riayet etmek mecburiyetindesin. Silsilesine, bağ falan karıştırma. Siz beğenmediğiniz taraflarını cevaplar izah edersiniz; ama “silsile kuramamış” falan diye değil.  
Kemal Pir - Ona cevap veriyorum zaten. “Başlangıçta kurucu durumunda olan bu sanıklar” ki benimde ismim var, örgütte kurucu durumunda diyor... 
Duruşma Hakimi- Siz izah ediyorsunuz, dinliyoruz; ama “kurulmamışlar” bilmem ne meselesine girme.   
Kemal Pir - İddianame “bu sanıklar, kendi fikirlerine henüz teşkilatlanmamış örgütün fikirleri doğrultusunda” diyor. Yani teşkilatlanmamış bir şey varsa, örgütte yok zaten. Yani 1974 yıllarında örgüt yok, örgüt kurulmamış. Zaten bunun programı, tüzüğü, bir de iç çalışması, organizesi de gösterilemez yani. Bir de Apo ve Apoculuk sorunu var. Bu hareketin şeyi olduğum için onu da anlatacağım:
 Apo ve UKO. Bu hareket ne Apocu terimini, ne de UKO (Ulusal Kurtuluş Ordusu) ne de iddia edildiği gibi bildirilerin altına Ulusal Kurtuluş Ordusu imzası atılmış. Ben hiç görmedin. Bildirileri okuyordum, geliyordu, yazılan, bu bildirileri ben de bazen okuyordum. Ama Ulusal Kurtuluş Ordusu şeyinde bir bildiri görmedim. Böyle bir örgütte yok. Bu daha çok, bu hareketi karalamak için uydurulmuştur. Çünkü gelişti bu hareket, hem de gelişiyordu.
Bir yere birisi gidiyordu, biraz propaganda yapıyordu, bir bakıyorduk bütün gençlik bizden yana olmuş, tüm köylü bizden yana olmuş, tüm köylülük bizden yana olmuş. O zaman bu hareketi sevmeyenler, hareketi karalamak, çamur atmak için böyle bir isim uydurdular. Apoculukta zaten bizi tek kişiye bağlı göstermek gibi bir şeydi. Halbuki biz bir insana falan bağlı değiliz. Abdullah yoksa, bu hareket yoktur diye bir şey yoktur. Abdullah’ın kendisi de bu hareketin bir insanıdır. Durum budur. Böyle bir şey de yok. Ayrıca, bu iddianamede öyle bir genel görünüm var ki, sanki biz halkı zorla bu harekete sokmuşuz. Gönüllü idiler. Marksizm'de de öyle bir şey yok zaten, devrimciliğimizde bunu gerektirir bizim.
Biz kimseyi zorlamadık. Burada bazıları tanık diye çıkartılıp diyor ki; “bana silah çekti falan veyahut şu oldu, bu oldu. Hayır, böyle bir şey yok. Biz ne kimseden zorla para istedik, ne zorla şunu yap dedik, ne de zorla sen bu hareketten olacaksın dedik. Zorla bir insanı bizimle beraber çalıştırmak mümkün değil; ama biz ikna ettik, ikna etmeye çalıştık. 3 saatte ikna ediyorsak 3 saatte, 300 saatte ikna edilmesi gerekiyorsa bir insanın üçyüz saat uğraştık. Yani, insanlarla uğraşıyorduk. İnsanların bizimle beraber hareket etmesi için uğraşıyorduk, benim de uğraştığım bir alan.   
Duruşma Hakimi- Kürdistan nereyi kastediyorsunuz? 
 Kemal Pir Arkadaş- Bunu da izah edeceğim. Şimdi bir ulusun sınırlarının oluşması, dil alanları ile mümkün. Dilin yayılma alanıyla mümkün. Normali budur dünya yüzünde. Bilimsel olarak ta böyledir. Avrupa’da ulusal devletler oluşurken yayılmış olduğu dil alanları üzerinde oluşmuştur. Ama öyle ki dünya çapında bugün durum emperyalizm var olduğu için eşitsizlik var, ulusal devletlerin sınırları da eşitsiz. Yani siyasal sınırlar eşitsiz bir şekilde çizilmiş.
 Ama doğal anlamda bir ülkenin sınırları yayılan dil alanlarıyla ölçülür. Dilin yayılmış olduğu alan o ulusun da sınırlarını, ülkenin sınırlarını teşkil eder. Ama siyasal sınır farklı olabilir. Eğer sömürgeci bir devletse devlet, siyasal sınırı çok, daha büyük olabilir. Bir devlet, bir ulus güçsüzse bir başka ulusun burjuvazisi, hakim sınıfları tarafından eziliyorsa, o şey yapabilir. Kaldı ki Türk’ler de Kürt’leri ezmiyor, yani Kürdistan’a egemen olan güç Türk burjuvazisidir. Türk halkı değil Türk halkının ve Türk emekçi sınıfının hiç bir çıkarı yoktur, Kürdistan’dan. Sömürge statüsünde tutulmasında hiç bir çıkarımız yok, biz yoksulların hiç bir çıkarı yoktur.
Hatta zararımız var, çünkü Kürdistan insanının emeği ve yeraltı servetleri Türkiye’ye geldiği zaman bizim sınıf düşmanlarımız çok güçleniyor, çok güçlendikleri için hatta buradan götürülen insanlar bizim fabrikalarda çalışıyoruz biz işçiler, bunlar yedek işçi ordusunu oluşturuyor, daha ucuza çalışıyorlar, bizi patronlar işten atıyor, Türkiye’de. Bizim hiç çıkarımız yok zararımız var. Durum budur. Onun için de ulusal kurtuluş, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketleri ile Türkiye devrimci hareketi arasındaki bağ var. Ben bu bağa da inandığım için bu iki halkın kardeşliğine de inandığım için ama hakim sınıflarsız, ikisinin de hakim sınıfı yok edilecek, ondan sonra bu iki halkın birleşmesi de mümkün özgürlük şartlarında, hatta ben Ortadoğu da daha büyük devletlerden yanayım. Ama eşit ve özgür temellerde daha büyük devletlerden yanayım. Burjuva sınıflarsız, hakim sınıflarsız feodal, kompradorlarsız büyük devletler.
 Duruşma Hakimi- Ben size bir soru sordum Kürdistan’la nereyi kastediyorsunuz dedim, siz de “dille” dediniz, bu dil nerelerde konuşuluyor.
   Kemal Pir - Kürt dilinin yayılma alanı Kürdistan’ın kesin sınırıdır.  
Duruşma Hakimi- Neresi burası?  
Kemal Pir - Burası Antep’i içine alır, Maraş’ı içine alır, Sivas’ın bir kısmını oradan Erzurum, Kars’ın bir kısmı ile Türkiye bölümü ile ilgili şeyi böyledir. Bu dilin yayılma alanı burasıdır. Doğal olarak. 
 Duruşma Hakimi- Siz dilci olarak buraları gezdiniz, dil alanında inceleme yaptınız, dilin yapısı hakkında?   
Kemal Pir - Şimdi öyle bir durum var ki bir dil resmi bir dil varsa olmazsa gelişmesi mümkün değil. Dilin gelişmesi mümkün değil resmi alfabesiz.  
Duruşma Hakimi- Dili hususunda inceleme yaptınız mı siz?  Çok az bir inceleme yaptığınıza göre, bu dil hususunda, dilin yayılma alanı ile ülkenin yayılma alanı hakkında nasıl bağıntı kurabiliyorsunuz? 
  Kemal Pir - Şimdi bu bilimsel olarak böyledir. Bir dilin...
 Duruşma Hakimi- Hayır, bilimsel olarak araştırma yaptım diyorsunuz, ondan sonra dile göre ülke sınırı çiziyorsunuz. 
Kemal Pir - Bu dili araştırma yapmama gerek yok. Dilin gramer yapısını, sentaksı, şusunu, busunu incelememize gerek yok. Sadece ve sadece ülkeler dilin yayılma alanına göre tespit edilir. Budur benim bilimsel olarak kastettiğim. Ulusal devletler Avrupa’da oluşurken, Fransız ulusu Fransız dilinin yayıldığı alanlar üzerinde oluşturulmuştur. Bu dili araştırma yapmama gerek yok.
Dilin gramer yapısını, sentaksı, sadece ve sadece ülkeler dilin yayılma alanına göre tespit edilir. Budur benim bilimsel olarak kastettiğim. Ulusal devletler Avrupa’da oluşurken, Fransız ulusu Fransız dilinin yayıldığı alanlar üzerinde oluşturulmuştur. Bir şeyi Almanlarla Aulses-Lorendir. Yani Aulses-Loren üzerinde bir anlaşmazlıkları vardır. İtalya dilinin yayıldığı alanlar üzerinde İtalyan ulusu teşekkül etmiştir. Norveç, İsveç, Hollanda Flaman dilinin....  
Duruşma Hakimi- İsviçre’de kaç dil konuşulur?   
Kemal Pir - 3 dil. O, demokrasinin hüküm sürdüğü Avrupa’da mümkün. İsviçre gibi ama bugün değil. Demokrasi Avrupa’da hüküm sürerken. Avrupa’da bugün demokrasi sürmüyor; Oligarşiler egemen Avrupa’da. Siyasi gericilik var. Dolayısıyla bugün mümkün değil o. Sosyalizm şartları altında mümkün yalnız. Kapitalizm şartları altında o tür örneklerin ortaya çıkması mümkün değil.
 
Duruşma Hakimi- Evet, gelelim 1978 ve sonraki döneme. 
Kemal Pir - Evet şimdi bundan sonra genel olarak kendimle ilgili şeyleri anlatacağım. 
 Duruşma Hakimi- Hayır, 1979 da Urfa cezaevinden firar ettiniz.
 Kemal Pir - Yeni bir davam daha var. Bir başka davam daha var. 29 Mayıs yeniden inceleme tarihidir. Bu sıkıyönetim savcığındadır. 1979’da bu yakalanmam arasındaki dönemi o mahkemede izah etmek istiyorum. 
Duruşma Hakimi- 1979 ile bu yakalanma arasındaki... Neden burada izah etmek istemiyorsunuz?   
Kemal Pir - Şimdi oradan bana iddianame gelecek. O ayrı bir dava konusu olduğu için, eğer bununla birleştirilse burada da iddia edeceğim, yani burada da söyleyeceğim. Onu çıkacağım mahkemede belirteceğim.  
Duruşma Hakimi- Şimdi, muhtemelen açılacak dava bu davayla birleştirilir, muhtemelen. Kısaca bize izah edin; 79’dan yakalanma tarihine kadar.  
Kemal Pir - Ama şeyi bitirmedim, yani şu iddianamedekileri bitirmedim; ama kısaca söyleyeyim yurt dışında idim.  
Duruşma Hakimi- Nerede idiniz? 
  Kemal Pir - Suriye’de idim. 
  Duruşma Hakimi- Suriye’nin hangi şehrinde idiniz?   
Kemal Pir - Halep, Şam..  
Duruşma Hakimi- Kimlerle irtibat halinde idiniz?  
Kemal Pir - Hayır. 
 Duruşma Hakimi- E, Suriye/Halep, Şam’da ne yaptınız ya?  
 Kemal Pir - Sahte kimlikle dolaştım. Kendimi sakladım. 
 Duruşma Hakimi- Neden gitme ihtiyacını, Suriye’ye geçme ihtiyacını hissettiniz?  
Kemal Pir - Benim o şeyde anlatmam daha iyi olacak.  Duruşma Hakimi- Kısaca istiyoruz.   Kemal Pir - Gerek yok. Yani o konuda iddia gelmediği için burada yeri yok. Buradakileri bitirsem daha iyi olacak. 
Duruşma Hakimi- Burada neye cevap vereceksiniz. 
 Kemal Pir Arkadaş- Burada cinayetler var üzerimde bir, bir de örgütün bölge komitelerinde yer aldığım iddiaları var. Yani PKK’nin bölge komitelerinde yer aldığım iddiaları var. Urfa böle komitesinde yer aldığım, Diyarbakır bölge komitesinde yer aldığım iddiaları var. Ben onlara cevap vereceğim yani kısaca. Bir de parti merkez komitesi üyesi olduğum iddiası var, ona cevap vereceğim.  
Duruşma Hakimi- Kısaca cevap verin. Genel olarak anlattınız, onun için kısaca cevap verin diyorum.  
 Kemal Pir - Şimdi, bu iddianamede bir bölüm var, diyor ki “5 Nisan 1979 tarihinde bölge komitelerinin oluşturulması karar altına alındı...” Sahifesini iyi hatırlamıyorum, 60 olabilir. Ben aynı dönemde cezaevindeydim ve benim Diyarbakır bölge komitesinde faaliyet yürüttüğüm yazılmış. 
 Duruşma Hakimi- Kemal , bir dakika. 8.11.1978 tarihinde Pazarcık’ta yakalandınız. Aynı gün mü tutuklandınız?   
Kemal Pir - Hayır, 17’sinde Urfa’da tutuklandım. Pazarcık’ta yakalandım. Urfa’da tutuklandım.  
Duruşma Hakimi- Davanız hangi mahkemede görüldü?   
Kemal Pir Arkadaş- Davam Adana sıkıyönetim komutanlığına gitti, ondan sonra buraya gelmiş, şimdi burada, yani geldim burada karşılaştım işte.  
Duruşma Hakimi- Siz Urfa cezaevinde kaldınız.  
Kemal Pir - Adana sıkıyönetim cezaevinde kaldım. Haziranın 15’ine kadar Adana sıkıyönetim cezaevinde yattım.  
Duruşma Hakimi- Şimdi, 17.11.1978 tarihinde hangi tarihe kadar Adana cezaevinde yattınız?
  Kemal Pir - 16 Ocak’a kadar Urfa’da yattım, 1979-16 Ocağına kadar ondan Temmuzun 15’ine kadar Adana cezaevinde yattım, 15’inden firar ettiğim tarihe kadar da Urfa’da yattım. Dolayısıyla benim şey olmadığım açık, yani bu şeyde yer almadığım açık. Yani kabul edemem, tarihsel olarak kabul etmem mümkün değil. Aynı şekilde Urfa bölge komitesinde yer aldığım gösteriliyor. Yine aynı dönemde tutukluydum. Yani bölge komitelerinin oluşturulması PKK kurulduğu dönemlerde olabilir. Bir örgüt varsa, kendine uygun komiteleşmeler yapar.
 Kaldı ki ben PKK’nin örgütlerinden herhangi birinde görev almayı istiyorum, isterdim, ama çeşitli nedenlerle ben görev alamadım. Alırdım da ama alamadım. Böyle bir şey istemek başka, yapmak başka. Biz bulunamadık. Böylece benim ne Urfa ne de Diyarbakır bölge komitesinde yer almam mümkün değil. Tarihsel açıdan bunu belirtmeyi gerekli buluyorum. Çünkü kendi şeyim var. Bizim ismimiz, kişiliğimiz kamuoyunda şurada burada şöyledir, böyledir.
Filan diye geçiyor ama, tarihe gerçek olarak geçsin her şey. Bu açıdan söylüyorum. Yoksa ben bir komitede görev almışım bunu cezasından değil. Kaldı ki ben, bana verilecek cezanın da benim için pek önemli olmadığı kanaatindeyim. Verilecek cezanın siyasi olduğunu bildiğim için, benim için şeref olacaktır. Aynı zamanda, bir de şimdi bu şeyleri ben kısacı bu cinayetlerle ilgi şeyi geçireyim. Daha önceden bazı şeyleri biliyorum.   
Duruşma Hakimi- Ben size söyleyeyim: 4.8.1978 günü İsa Abacı’nın öldürülmesi olayı.  
Kemal Pir - Şimdi, bu adamın, benim bununla o tutuklanmamda karşılaştım. Yani böyle bir şeyle sorgulamamda karşılaştım böyle bir şeyle, Urfa’da. Bir adam getirdiler. Bu adam yanılmıyorsam ya dayısıdır ya amcası idi bu vurulan adamın. Adama beni teşhis ettirdiler. Teşhiste adam tanımıyorum dedi. Yani bu değil dedi, tanımıyorum dedi. Ondan sonra bunu zabıta bile geçirmemişlerdi. Ben bundan tutuklandığımı bilmiyordum. Tutuklanmamıştım çünkü. Buna ait bir tutuklama kâğıdı gelmemişti bana. Bilmiyorum, dolayısıyla alakam yok. Yani bu olayla alakam yok benim.
Ayrıca vuranın tek kişi olduğunu söylüyordu o adam, amcası veya dayısı. Bize hem savcılıkta teşhis şeyine geldi, hem de polis sorgusuna geldi. Bu adam tek kişi vurdu diyordu. İki kişiydik biz, ikimizi de gösteriyordu polisler, insanların içerisine koyup. Değil diyordu yani adam. Ben de değilim zaten. Bu olayla alakam yok benim.  
Duruşma Hakimi- Görevli polis memurlarına silahla mukavemet ettiğiniz, polis otosunu taradığınız, polisleri öldürmeye tam teşebbüste bulunduğunuz iddiası var.  
Kemal Pir - Böyle bir iddia asılsız. Yani benim hakkımda, böyle bir şeyle de alakam yok. Çünkü o şeyin başında, bu iddianamede şöyle bir şey var: “Sanıklardan, Kemal Pir, .... ....... ........ ......... ......,ın ’78 yılı içerisinde Hilvan bölgesinde örgütün hücre çalışmasını yürüttükleri...” şimdi bir örgüt yoktu zaten, Hücre çalışması yürütmemiz de mümkün değildi. Kastedilen örgüt PKK ise, PKK kurulmamış o zaman. Kastedilen örgüt çete ise, çete ile alakamız yok. Çetenin de hücre çalışması olmaz.
Çete çetedir. Üç kişi, beş kişi bir araya gelir, bir çete oluşturur. Kendi bağımsız bir şeydir bu. Dolayısıyla bizim hareketimizin çetecilikle alakası yok. Yani benim ideolojik, politik hedeflere ve ideolojimiz açısından böyle bir şeyle alakamız olamaz. Yani çeteyle alakası olamaz.  
Duruşma Hakimi- Cezaevinde seminer yapıyor muydunuz?  
Kemal Pir - Yapıyordum  
Duruşma Hakimi- Siz mi yapıyordunuz?   
Kemal Pir - Evet, genellikle ben epeyce konuşuyordum.  
Duruşma Hakimi- PKK örgütünün, politik, ideolojik ve siyasi mücadele yöntemi nedir? 
 Kemal Pir - Biz ideolojik olarak ( aynı zamanda PKK’nin hedefleri oluyor bu) Kürdistan’da gericiliğin, yoksulluğun, sefaletin temel nedeninin sömürgeci ekonomik yapı olduğunu, sömürgeciliğin oluşturulduğu; bu şeyde her türlü yozluğu, lümpenleşmeyi, geriliği temsil ettiği, kültürsüzlüğü, kişiliksizliği geliştirdiği; tüm bunları ortadan kaldırmak için sömürgeci ekonomik yapının ve sömürgeci sistemin ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyoruz.
Sömürgeciliği temsil edenleri de söyleyelim: Türkiye’deki burjuva hakim sınıflar. Yani Türk halkı değil, Türkler değil hakim sınıfları Kürdistan’da sömürgeciliği uyguluyorlar.Ama bunlar bu sömürgeciliği uygularken Kürdistan’da kendilerine işbirlikçi buldular. Kendilerine işbirlikçi bulmadan bu işi yürütemezlerdi. Kürdistan’daki hakim sınıflar da bunlarla işbirliği yaptı. Tüm feodallerin milletvekili olması bunu açıkça gösterir. Tüm toprak ağaları milletvekili.
Duyduğum kadarıyla “ Kepoğlu” Diyarbakırlı, işte Mehmet Celal Bucak Urfa’da milletvekili. Her zaman seçilebilir. Sömürgecilerin bunlarla işbirliği yaptığı, bu devrimin dıştaki hedefi sömürgecilikse, içteki hedefinin de feodal, komprador siyasi düzen olduğu, bu siyasal düzeni yıkmadan toplumu ilerletmenin mümkün olmadığı görüşündeyim zaten. Bunu yıkabilmek için, hemen ayaklanmaya başvurmak gerektiğini, işte bir ilk önce Kürt olsun, Türk olsun, kimi bulursa vuracaklar, devletin onlar üzerine baskısını çekecek ve bilinçlendirilmiş halk isyan edip devleti yıkacak gibi bir düşünceyi kabul etmiyoruz. Hayır, böyle bir düşüncemiz yok bizim.
 Biz halk üzerinde devlet terörünün esmesinden yana değiliz. Yani baskısız dönem ne kadarsa ona uygun davranırız. Baskısız bir dönemi baskılı bir döneme daima yeğleriz. Düşünce sisteminde de bugün böyledir. Bence baskılı bir dönemi de faşistler istiyor. Ben aynı şeyi istemem. Yani, devlet gelsin, üslerine baskıda bulunsun, halk da buna karşı ayaklansın..... böyle bir düşünce sistemimiz yok. Marksizm'de de böyle bir şey yok zaten. Kürdistan’daki Devrim Ulusal Kurtuluş Devrimi olduğu için sömürgeci siyasal ve ekonomik yapıyı hedeflediği için, biz uzun süreli bir halk savaşını hedef almışız.
 Duruşma Hakimi- Nasıl olacak bu halk savaşı? 
 Kemal Pir - Anlatacağım.... Uzun süreli halk savaşı; genel ideolojimizin stratejik hedefi bu. Bunun PKK’nin de hedefi olması gerekir. Çünkü bu ideolojik ve politik yapının örgütlendirilmesidir PKK. Vücut bulmuş bu ideolojik yapı ve siyasal yapı PKK’de. Bu hedef ama, bunu örgütlemek başka. PKK’nin askeri kanadı vardı. Burada bazen çıkıyor askeri kanat diye. Zaten iddianamede de iddia ediliyor.
Bunlar PKK’nin stratejik hedefine uygun örgütlenmeler değil. Çünkü benim ideolojik yapımda da bu yok. Ona uygun örgütlenmeler değil. Onlar daha çok, bir hareketin ve halkın... kendisini koruma hareketleridir. Yani Kürdistan’da feodaller var. Halkla feodaller arasındaki çelişkiyi biz yaratmadık. Biz kışkırtmıyoruz da. Bizden önce vardı. Halkla feodaller arasındaki çatışmalar var. Bunlar halkın kendini koruma hareketleridir. PKK de halka destek oluyor feodallere karşı, sınıf hareketidir de...
Halka destek oluyor, hem halkı, hem de kendisini koruma hareketleri olabilir olsa olsa. Bunların oluşturulma döneminde ben olmadığım için, (var ama böyle şeyler) hangi hedefler, ne için örgütlenmişler ben bilmiyorum. Örgütlemişler. Örgütlemişler; onu da bilmiyorum ayrıca. Ama benim dediğim stratejik hedefler doğrultusunda örgütleme yani uzun dönem halk savaşı doğrultusunda örgütlenmekse daha farklı şeydir. Bu, bağımsız bir orduyu hedefler. Bağımsız bir silahlı gücü. Profesyonel bir ordu, profesyonel, silahlı bir örgütlenmeyi hedefler bu. Bu, Parti Önderliğinde olacak. Daha farklı bir örgüt yapısını gerektiriyor. PKK bunu yapmadı yani.
 Hiç bir zaman PKK böyle bir örgütlenmeyi yapamamış. Eğer böyle bir örgütlenmeyi yapsaydı, burada bulunan insan sayısı biraz daha az olurdu ve çok daha gür sesler işitmemiz mümkündü. Böyledir yani. Bunu yapmamış PKK. Ya uygun şartları bulup yapamamışlar, ya imkanları yokmuş yapamamışlar; ama böyle bir örgütlemeyi yapmamışlar. Yapılmamış. Neden yapılmamış?
Ama amaçları bunu yapmaktır. Yapabilirler bundan sonra. On sene sonra, yirmi sene sonra. Yani şey önemli değil. Bu zafere ulaştı demektir. İbrahim, Ahmet’in, Hasan’ın, Mehmet’in, Hüseyin’in de bu ideolojinin zaferiyle bulunması önemli değil. Ahmet olmaz da Mehmet olur. Bu uzun süreli halk savaşını amaçlıyor. Bir de aslında burada iddia edildiği gibi şey var. PKK, tahmin ettiğim kadarıyla bir de silahlı bir çizgiyi tartışmamış; askeri çizgi üzerinde çalışma yapmamış.
Eğer yapsaydı, bu askeri çizgisi oluşturmuş olsaydı deminki örgütlemeyi yapardı. Demek ki bu zaman alacak. Zaman alacak bir iş olduğu için beş sene sonra, iki sene sonraya, on sene sonraya da ertelenebilir. Yani erteleme değil de şartlar o zaman oluşur, o zaman yaparlar.  
Duruşma Hakimi-Halk ordusu nasıl teşkil edilecek; bu mücadele şekli nasıl olacak? Kısaca cevap ver.  
Kemal Pir - Dedim ya, profesyonel bir gerilla hareketi gerekiyor. Bu da gönül rızasıyla emperyalizme, sömürgeciliğe karşı silahla dövüşmeyi kendine hedef edinmiş; Ama tüm ailesiyle ve düzenle bağlarını kesmiş insanlardan müteşekkil, profesyonel askerlerden oluşan bir şey bu tip insanlardan oluşturulacak ve örgütlendirilecek gerilla birlikleri vasıtasıyla çeşitli aşamalardan geçen bir şeyle bu ordu oluşturulacak.
Ordu oluşturma dönemi yirmi seneyi de alabilir. Yani uzun süreli bir halk savaşı. Bunun dünyada örnekleri var. Onların izlemiş oldukları yöntemin, ama buraya özgü şartları da dikkate alarak gerçekleşir.  
Duruşma Hakimi- Kafanda tahayyül ettiğin devlet dünyada var mı, bütün eşitliklerin olduğu bir devlet var mı? 
 Kemal Pir - Var tabii... Bugün mümkün değil. Komünizm dünya çapında gerçekleşmemiş hiçbir yerde. Komünizm yok. Bugün komünizmin ilk aşaması var; sosyalizm...  
Duruşma Hakimi- Şimdi komünist Rusya’da cezaevleri, mahkemeler var mı, yok mu?
  Kemal Pir - Var  
Duruşma Hakimi- Neden kuruyorlar? 
Kemal Pir- Sınıf farklılıkları ortadan kalkmamış Sovyetler Birliği’nde. Sovyetler Birliğinde de bugün sınıflar ve sınıf mücadelesi var. Vietnam’da da sınıf farklılıkları ortadan kalkmamış. Orada proletarya diktatörlükleri var. Sovyetler Birliği, Vietnam ve Angola’da hüküm süren devlet sistemi proletarya diktatörlüktür. Farkı, Amerika’da bir avuç burjuva sınıfın diktatörlüğü, oralarda ise halkın çoğunluğunun diktatörlüğüdür.
 Fakat bu, benim düşünce sistemimde kurulacak siyasal iktidarda, Türkiye’de olsun Kürdistan’da olsun veya bir Arap ülkesinde olsun; demokrasiyi kuracağız ama demokrasinin bir sınıf karakteri vardır. Hangi demokrasi? Proleterya demokrasisini kurarsan bunun adı proletarya diktatörlüğüdür. 
 Duruşma Hakimi- Sanığa ait, klasör 12’deki dosya 6’da bulunan hazırlık ifadeleri okundu. Daha önce bu olaylar sebebiyle savcılık ve sorgu hakimliğince ifadeleriniz alınmış. Özet olarak kısaca okuyorum. “Hiçbir öldürme olayıyla ilgim yok. 15.8.1978 tarihinde cezaevi firarisi olduğum için, Ankara’da saklanıyordum. Mehmet Akyüz’ün öldürülmesiyle ilgim yok. Arkadaşım baskı nedeniyle benim adımı vermiş. Olayla ilgim yok” demişsiniz. Ayrıca sorgu hakimliğinde alınan ifadenizde “olay tarihinde Ankara’da idim. Polis öldürülmesine karışmadım” diyorsunuz.  
Kemal Pir - Evet, ben o dönemlerde Ankara’da idim. 
 Duruşma Hakimi- Kürdistan tarihini incelediniz mi? 
 Kemal Pir- Biraz, imkanlarım ölçünsünde. 
 Duruşma Hakimi- İncelediğiniz kadarıyla nereden gelmiş?  
Kemal Pir - Şimdi, Ortadoğu halkların mozaiği, Elamlar, Asurlular, Sümerler, Akadlar; bütün bunlar Mezopotamya’da yaşıyor. Mezopotamya aynı zamanda uygarlığın da kaynağı uygarlığın merkezi. Dicle ve Fırat nehirlerinin bulunduğu yer ilk sınıflaşmamın olduğu, bilim, sanat ve bilim ürünlerinin ortaya çıktığı alan Mezopotamya'dır. Kürtler ise burada yaşıyor; yani bu konuda bilimsel bir sürü iddialar var. Bazıları yerli toplumdur der.  
Duruşma Hakimi- Kim diyor bunu hangi eserler diyor?  
Kemal Pir - Hatırlamıyorum bugün kitaplarını isimlerini ama dünya çapında farklı görüşler var bu konuda, yani net olarak bilimsel olarak ortaya çıkmış değil ve bugün bunun bilimselini bulmak bana ait olan bir şey değil. Yani ben tarihçi değilim. 
 Duruşma Hakimi- …….. 
 Kemal Pir -Benim edindiğim bilgi ve doğru olarak gördüğüm görüş, Kürtlerin kuzey Avrupa’dan M.Ö. 2 bin yıllarında göç edip gelen, Dinyaper, Dinyester nehirleri arasından geçip Kafkaslardan buraya indikleri noktasındadır. Onu dayandırdığım temelde Kürtlerin Aryen soyundan olması, dilinin Hint-Avrupa dil grubundan olmasıdır ve Kürtlerden sonra buraya başka bir toplumun gelmemesinden dolayıdır. Bu üç neden bu görüşümü doğrular diyorum ben, ama bunun bilimselini, tam gerçeğini, tarihçilerin işidir, bense devrimciyim, devrim teorisiyle uğraşıyorum, tarih bilgisiyle değil. Bu tarihçilerin işidir. 
Duruşma Hakimi- Başka görüşler bu hususta? 
 Kemal Pir - Yeri burası olduğunu, hiçbir yerden gelmediği noktasında bir şey var. 
 Duruşma Hakimi- Başka?  Kemal Pir - Hatırlamayacağım yani, bu konuda fazla şeye gerek yok, yani bilimsel gerçeklerini aramamıza neden yoktur.  
Duruşma- Sizin kanaatinize göre kuzey-Avrupa’dan geldiği yönünde mi kanaatiniz hakim?  
Kemal Pir- Evet, Bunun fazla bir şeyini aramamıza, derinlemesine incelememize gerek yok. Neden gerek yoktur? Çünkü toplum bugün vardır. Bugün var olan yapısını incelemekle karşı karşıyayım ben devrimci olarak. Bunu ekonomik, politik gerçeğini aramak zorundayım ve bunu aradım. Yani geçmişi fazla önemli değil. Geçmişinde belki yüzlerce toplumla kaynaştı, yüzlerce toplumdan kültürel olarak bir şeyler verdi, bir şeyler aldı. Eski, geldiği gibi değildir, evet, biz de orta ayadan geldik, ama Anadolu’da çok farklı bir özellik kazandık. Bu da bir gerçek.
 
Duruşma Hakimi- Sanık ifadesine karşı askeri savcının bir diyeceği var mı?... yok.Yerinize geçin.   GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ.  Duruşmanın uzaması sebebiyle duruşmaya 20 dakika ara verilmesine oy birliğiyle karar verilip açıklandı.26.5.1981 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol