bilgi güçlendirir

şadi aşireti

ŞADİ AŞİRETİ.

Yedibolük köyü şadi aşiretindedır bu aşiret kürt ve alevidir. Aşiretimiz kürtlerın anadoludaki en büyük aşiretındedır. Hata bazı kaynaklarda Türklerin anadoluya girişine 70 bin kişilik bir kuvetle destek vermiştir. Şadi aşireti gerek osmanlı gerekse cummürriyet tarihi boyunca çıkan isyanlara katılmadıkları için devlet tarafında çeşitli yerlere yerleştırılmiş ve devletin güvenini kazanmiştir. Bu anlamda anadolunun her yerine dağıtılan Şadiler aslında devletın bu asimlasiyon politikaların soncunda büyük bir kesmi asımla olmuştur. Şiranda yaşiyan şadiller, Başta Sifon, Daribük, Eldiği, Tebedam, Susuz. Balhasar köylerıdir.
Şadıllı aşireti yedi boya ayrılıyor. (7 kardeş hikayesi)Şadıl aşiretinde olan Karayaprak köy, derneğinin yapmış olduğu bir araştırma göre aşiretimizin boylarını.
1-Bilican Aşireti yani Sağiler
2-Berliki Aşireti yani Çelğikiler
3-Gıresun Aşireti yani Gebikanlar
4-Kobatan Aşireti yani Şatiriler
5-Botukan Aşireti yani dıznabotlar
6-Butikan Aşireti yani Sefikanlar
7-Giriyan Aşireti yani Gulikanlar
Bu boyların isimleri Erzincan Refahiye ilçesine bağlı Orçul Gümüşhane Şirana bağlı bazı köylerde mevcuttur. Bu yukarıda yazdığım aşiret boylarının konuşma dili lehçeleri aynıdır.

BAŞLICA KONUŞMA DİLLERİ.

1-Kürtçe 2-Azerice 3-Farsça 4-Dersimce konuşma dileri vardır
Şahdililer Anadoluya gelen en büyük gurubu Bingöl iline bağlı Kiği ilçesine Gırı Gakvin eteklerine kaymış ve bu yerde yerleşmeye çalışmışlar bu kezde o bölgeye o tarihte hakim Ermeni saldırısına uğramış ve aşiret reisleri Bağın Kalesinde zindana atılmışlardır .Ancak o tarihlerde o bölgeye yakın ve bugünde Elazığ ili Karakoçan ilçesinebağlı [Delikan] köyünü kuran ve yerleşen Seyit Nuri Cemalettin [Halk arasında Cemal Abdal]olarak bilinenzat tarafından kurtarılır Şahdililer Cemal Abdala ikrar verip talibi olmuşlardır.
Şahşadılılarla ilgili bilgilerde bunların Anadoludaki en büyük aşiret boyların olduklari ve Türkiyenin pek çok iline dağılmışlar.

ANADOLUDA ŞADİLİ AŞİRETİ TARİHÇESİ.

Artık Kiği bölgesine yerleşmesinde engel kalmayan Şahdililer bu bölgede bir çok yerleşim birimi kurup buraya yerleşmişler ,bu yerleşim birimlerinden biride Bilican Köyüdür daha sonraları bu yöreden ayrılıp başka yörelere giden halkada Bilican`lılar denilmiştir temelde bu insanlar birbirine bağlı Şahdili Aşireti kolundandırlar.Şahdililrin Seyit Nuri Cemalettine ikrar vermeleri de kendilerini mucizatı ike Bağın zindanlarından kurtarmaları nedeniyledir o tarihten bu yana Şahdililer Cemalabdala biat edip talip olmuşlardır.
Bu bilgiler tamamen Seyit Cemal {Cemal Abdal`ın} seceresine dayalıdır, söz konusu secere Cemal Abdal `ın türbesinin ve ocak evinin bulunduğu Delikanda köyündedir bu secere Selçuklu İmparatoru Alaatin Keykubat tarafından da turası ile mühürlenerek onaylanmıştır.
Bilicanlılar daha sonraları çeşitli nedenlerle bir kısım halk Bilican köyünden göç ederek başka bölgelere gidip yerleşmişlerdir Karayaprak köyüde bunun bir örneğidir.
Anadolu Alevi ocaklarının Horasan’dan geliş yollarının Sürmeli Çukur-Aras boyları olduğu kesinleşir.
Bu şu demektir ki Malazgirit’ten önce Şadılılar Anadolu’ya gelmişlerdir.Şadılı köylerinin bugün Anadolu’da olanları aşağı yukarı şunlardır:
Tunceli-Malazgirt’te Muhundu,Canik,Kırzi,Dırban,Hivedan,İsnis köyleri,
Erzincan-Ilıç’ta Kırzi köyü Tercan’da Keşan komu,Sivas-Kangal’da Yellice köyü,Varto bölgesinde Şahdeli adıyla tanınan bir aşiretin Şadılı
kökeninden olduğu ve Alevi inancında bulunduğu bölge tarihinde anlatılmaktadır.
Elazığ,Tunceli,Bingöl ve Diyarbakır bölgelerinde ise Kubathan,Okçiyan ,Kimsoran,Cunan,Zimtek oymakları ve doğrudan doğruya Şadılı adını taşıyan bir oymak vardır.Bu son oymak Kiğı’ya bağlı Yazıcıoğullarının korumasında 60 köylük bir yerleşim durumundadır.
Azerbaycan Şadılılarının bir kesimi daha sonraları Irak bölgesine gitmişler ve oralarda yerleşmişlerdir.
Irak Selçuklularının ünlü atabeki Selahaddin Eyubi de bu soydandır .
Ancak Selahaddin Eyyubi`nin aslında bu oymağın kurucusu Şadi`nin değil de daha sonraki Şadi `nin torunu olduğu da tarihler nedeniylede kesindir.

ŞADİLERİN BAĞLI OLDUĞU PİR CEMAL ABDAL HAZRETLER TÜRBESİ.

Selçuklu döneminde 1160-1230 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Pir Cemal Abdal Orta Asya' dan Anadolu'ya gelen Yesevi şeyhlerinden biridir. Anlatılan rivayetlere göre Mevlana Celalettin Rumi'nin babası Bahaeddin Veled 'le birlikte Belh yöresinden kalkarak önce Erzincan'a daha sonra, Pir Cemal Abdal'la aynı oymaktan olan Okçu Yusuf ve kardeşleri
Hamza, Bahadır, Çakabey, Kızıl ve Şevti ile birlikte bugünkü Okçular Köyüne geldiği ve buraya yerleşmelerine ise Sultan Alaaddin Keykubat'ın aracılık ettiği söylenir. Pir Cemal Abdal'ın Üçbudak Köyü'ndeki ev kalıntısından kalan izlere halen rastlamak mümkündür.(Devletın kaynaklarına göre) Karakoçan ilçesinin kuzey batısında bulunan Üçbudak Köyü'nde medfundur. Mezarı son yıllarda mermer bir sanduka içine alınmıştır. Bu mermer sandukanın etrafı demir bir kafesle çevrilidir
Cemal Abdal Ocağı Elazığ Karakoçan’da Madran ile Delikan Köylerinin arasında bulunmaktadır.( alevi kaynaklarına göre) İki türbe vardır. Büyük Cemal Abdal ve Küçük Cemal Abdal türbeleri. Şadılı Aşireti’nin bir bölümü bu ocağın talipleridir. Cemal Abdal Ocağı Dedelerinin mürşidleri ise Ağuiçen Ocağı Dedeleridir. Tunceli ili Mazgirt ilçesi’de bulunan Kızılkale Köyü’nde de bu ocağa mensup Dede aileleri bulunur. Cemal Abdal, Derviş Cemal ve Seyyid Nuri Cemaleddin’in aynı kişi olduğu ifade edilmektedir.

KAYNAK: www.yediboluk.org

abidins
26.01.2008, 11:33
ŞADİ AŞİRETİ HAKKINDA ARAŞTIRMA
ŞADILILER
Şadililer, ilk Kürt hanedanlıklarının kuruluşunda önemli roller oynamış sayılı Kürt aşiretlerinden biridir. Şerefname’de “Eyyuboğulları” ile ilgili kısımda, Revadiler ve Şeddadiler adı altında anılırlar. Şeref Han, cedlerinin “Şadi bin Mervan” olduğunu söylediği Eyyübileri de Şadiler’le ilişkilendirmektedir. “Şadi bin Mervan”, Selahaddin Eyyübi’nin dedesidir.
“Revadiye” aşiretinden gelen Eyyübiler’in ilk yurtları Dvin yakınındaki Revan Ovası’dır (Sahat Çukuru).
Kaynaklarda Ravadi (Şadi, Şeddadi) ve Eyyübi diye bilinen hanedanlıkların her ikisinin de Rawadi aşireti ve hanedanlığından çıktığı kayddedilir. Ravadi ise, Minorsky’nin yazdığına göre, Hadhbani (Hazbani) aşiretinin bir kabilesiydi. Iran-Irak sınırındaki Banu Annaz hanedanlığının yükselişi de Minorsky’e göre “Shadhandjan Kürtleri”ne, yani Şadiler’e dayanıyordu (Bkz. V. Minorsky, EI, Annazids).
Ibnül Ezrak El-Fariki’nin kaleme aldığı Farkin ve Amed Tarihi’ndeki bilgilere göre Şadiler’in Mervaniler’le yakın ilişkileri vardı. Mervani Kürtleri’nin yöneticilerinden Said Ebu Nasr bin Mervan (1010/1011-1062), Yukarı Ermenistan ve Arran’ın (Aras-Kur arası) Şadi emiri “Manuçer-oğlu Fadlun”un kızıyla evliydi. Selçuklular kendi topraklarına yaklaştığında Mervani Emiri Nasıruddevle’nin Isfahan’daki Selçuk sultanına yolladığı heyette Şeddadi (Şadi) evinden olduklarını sandığım Farkinli Ebu’l Heyca Er-Revadi ile Emir Davud bin Eşkeri El-Qertiqi (El Kartıki) de varlardı (1085). Revadi ve Qertiki (Kartıki) gibi nisbeler Şadilerle ilişkili görünürler.
Farkin ve Diyarbekir 1086/1087’de Selçuklular ve müttefikleri tarafından ele geçirildi.
Kurucusu “Muhammed bin Şaddad bin Kartu/Kartii” (“Muhammed Şaddad b. Kartu”)’nin adıyla Şadiler, mensup olduğu aşiretin adıyla da Ravadiler diye adlandırılan hanedanlık 951 yılında Tebriz ve çevresinde, yani Azerbaycan’da kuruldu. Başlangıçta Deylemli Musafiriler’e bağlı olan Ravadiler/Şeddadiler, sonraları Bizans ve Selçuklular ile ittifak kurdular.
Erken Ravadiler “El-Azdi”ünvanı kullanmışlardır. Bu ünvandan hareketle onları Azerbaycan’ın bu parçasını ilk işgal eden Yemen aşireti Azdiler’le ilişkilendirenler vardır. Bu görüşü savunanlar orijinde Arap olan bu evin giderek Kürtleştiğini öne sürerler. Bu konudaki egemen görüş, Ravadiler’in gerçekte Kürt olduğu, ama karşılıklı evlilikler yoluyla zamanla karıştığı yönündedir.
Sonraki Ravadiler “El-Kurdi” ünvanı taşımışlardır. Şadiler'in (“Banu Şaddad”) esas üsleri Dvin (Dabil) ve Gence idi. Nitekim “Muhammed bin Şaddad bin Kartii” de, ilkin Dabil emiri olarak görünmüş (951), ardından 4-5 yıl kadar fiilen Azerbaycan emirliği yapmıştır. 970 yılında O’nun yerine geçen oğlu ancak Arran bölgesinde tutunabilmiştir. Bu sıradaki Gence emiri, Muhammed bin Şaddad’ın kardeşi olduğu sanılan Fadlun adında biridir.
Kısacası, Şadiler/Ravadiler adı ve hanedanlığı daha çok Arran (Albania, Alvank) diye bilinen Kur-Aras arasındaki Gence başkentli topraklara, yani Kafkas Azerbaycanı’na referans olarak görünür. Arran’daki ana merkezler Gence, Nahçıvan, Tiflis, Derbend (Demirkapı) ve Karabağ’dı. Enc. Of Islam’ın “Banu Shaddad” maddesine göre, o tarihte bu bölgenin halkına “Lezgiler” deniliyordu.
Ravadi ve/veya Şadi hanedanlıkları Selçuk ve Moğol istilaları sırasında son buldular.
1054 yılında Selçuklu Tuğrul Azerbaycan ve Arran’da belirince Arran emiri “Ebu’l Aswar” (ölm. 1067), Tuğrul’a bağlanır. Tuğrul’un Ani üzerine seferine katılır. Bizans’tan elegeçirilen Ani, Şadiler’in bir kolunun, Gürcü kroniklerine göre “Ebulasvar”ın oğlu Manuçar (Manuça, Menuçehr)’ın yönetimine verilir (Akt. Kirzioğlu, Kars Tarihi).
Böylece sonraki tarihlerde bu hanedanlığın Gence (Arran), Ani ve Dwin olmak üzere birkaç kolundan sözedilir. Bu kollar bazı kaynaklarda Büyük Şeddadlılar (Gence kolu), Küçük Şeddadlılar (Ani kolu) ve Şeddadlılar (Divin kolu) şeklinde adlandırılır. Islami kaynaklarda Şeddadlılar, “Ravadi Kürtleri” diye tanımlanır.
Bu hanedanlığın yöneticilerinden bir bölümünün adları şöyledir: Kartuk, Şeddad, Muhammed b. Şeddad (ölm. 955), Merzban (ölm. 985), Fadlun/Fadl I (Fazl, 985-1031), Leşkeri Ali (1031-1046), Nuşirvan (1049-?), Ebu’l Esvar (Ebu’l Süvar/Şavur/Şabur, 1020-1067).
Bunlardan Ebu’l Esvar, 1064’te Selçuklu Alparslan’a bağlanarak onunla işbirliği yapmıştır. Üç oğlunun adları, Fadlun II, Ebu Nasr (1067-1105) ve Ebu Şuca Menuçehr’dir (1064-1110).
Urfalı Matthew, kendi kroniğinde, Ukayli Kureyş bin Bedran’ın yanısıra Ebu’l Uswar’ı da Malazgirt savaşında Selçuklu Alparslan’ın müttefikleri arasında saymaktadır. Ebu’l Uswar, bahsini ettiğimiz Şeddadi emiridir. Ama Matthew’in kroniğinde kronolojik hatalar vardır. Çünkü bu tarihte ne Kureyş bin Bedran ne de Ebu’l Uswar hayattadır. Malazgirt’te Selçuklular ile ittifak halinde Bizans’a karşı savaşanlar, bu ikilinin çocukları veya yakınları olmalıdır.
Bu savaşta Saltuk, Artuk, Danişmend ve Mengücek de varlardı. Dersim geleneğinin bazı parçaları bu döneme referanslar içerir. Sözgelimi geleneğin sözünü ettiği Selçuklularla evlilikler daha çok bu döneme referans gibi görünürler. Ebu’l Esvar’ın oğlu Gence Emiri Fadlun II (1067-1088), Malazgirt’te Selçuklu müttefikleri arasında sayılan, hatta esirler arasındaki Bizans imparatoru Romen Diyojeni teşhis ettiği söylenen ve Şadi adıyla referans verilen kişi olabilir.
Fadlun II öldükten sonra Arran’ın çoğu Melik Şah tarafından işgal edilir. Bağımsızlığı son bulduğu için Şaddad Evi’nin bu işgalden sonraki tarihini izlemekte güçlükler çıkmaktadır. Ama Ani kentinin 1130’a kadar genelde Şadiler’in yönetimi altında kaldığı sanılıyor. Minorsky’nin yazdığına göre, tam bu sıradadır ki (1130’lar), ünlü Selahaddin Eyyübi’nin dedesi Şadi, Dwin’den Irak’taki Tikrit’e göçetmiştir.
Hüseyin Hüsameddin’in Amasya Tarihi’nin birinci cildinde kendilerinden Amasya’nın ünlü sülalelerinden biri olarak sözedilen Şadgeldiler (Kutlu Şahlar) ile Dersim’in Şadilli aşireti arasında bir bağlantı olduğuna inanıyorum. Onlar Amasya ve çevresine Kafkasya’daki beylikleri dağıtılınca göçmüş veya göçettirilmiş olabilirler.
Amasya Tarihi’nde Amasya çıkışlı gösterilen Şadgeldiler (Amasya Beyliği), Yılmaz Öztuna’nın Devletler ve Hanedanlar adlı kitabındaki bilgilere göre merkezi Amasya olmak üzere Amasya, Merzifon ve Tokat’ta yaklaşık 53 yıl hüküm süren bir beylik kurmuşlardır.
Kutlu-Şahlar adıyla bilinen bu beyliğin (1340-1393) yöneticileri babadan oğula şu şekilde verilmektedir:
Hacı Kutlu Şah (1340?-1361): Tâcüddin Altınbaş’ın manevi oğludur.
Hacı Şâdgeldi Paşa b. Kutlu Şah (1361-1381): Amasya emiri. Hüseyin Hüsameddin ondan “Amasya hükümdarı Şemseddin Şadgeldi Paşa bin Kutlu” diye sözeder ve onun “Akçakoyunlu kabilesi/oymağı mensubu” olduğunu yazar. Kadı Burhaneddin tarafından öldürtülmüştür. Mezarı Amasya’dadır ve Şadgeldi Paşa Türbesi olarak anılmaktadır. Hüseyin Hüsameddin’e göre 1371’de Amasya hükümdarı iken ölmüştür. Onun soyundan gelenler Şadgeldiler olarak bilinmişlerdir. Amasya Tarihi’ndeki bilgilere göre onun torunlarından Şadi Bey’in kızı Saru Hatun Amasya’daki Halkalı Dede Türbesi’nde yatmaktadır.
Hüseyin Hüsameddin, Şadgeldiler sülalesinden Divitdarlı (Divitdar Ahmet Paşa’nın soyu) ve Buraklı adlarıyla bilinen iki büyük kol çıktığını ve bunların değişik ünvanlar altında varlıklarını 19. Yüzyıla kadar koruduklarını kaydetmekte ve Amasya’nın Öz Nahiyesi’nin Şeyh Şadi köyünde yaşamış “büyük velilerden Şeyh Şâdi”den sözetmektedir. Karakeçioğulları’ndan Muslihuddin Musa Bey’in onun için 1409 yılında Şeyh Şadi köyünde bir tekke ve türbe yaptırdığını söylemektedir. Hüseyin Hüsameddin, Amasya’nın Öz Nahiyesi’nde genellikle Bayındırlı, Akçakoyunlu (Akkoyunlu diye anlayın, SC), Esenli ve Karakeçili gibi “Özbeöz Türkmen aşiretleri” bulunduğunu yazmaktadır.
Fahrüddin Ahmet Paşa b. Şadgeldi (1381-1393): Amasya Tarihi’nde ondan Şadgeldi Paşazade Divitdar Ahmet Paşa olarak sözedilir. Candaroğlu Kötürüm Bayezid’in damadıydı. Kızını Kadı Burhaneddin’le nişanladı. 12 yıl Amasya ve çevresini Osmanlılar’ın Amasya sancak beyi olarak yönetti.
1393 yılında Amasya doğrudan doğruya Osmanlı devletine ilhak edildi.
Bu emirler Eretnaoğulları’na, Kadı Burhaneddin’e, 1381’den itibaren de Osmanlılar’a tabi olarak yönetmişlerdir (Bkz. Y. Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, s. 86; H. Hüsameddin, Amasya Tarihi, Ankara, 1986, sadeleştirenler: Dr. Ali Yılmaz ve Dr. Mehmet Akkuş, cilt 1, s. 45, 99, 115, 158-166, 202-203, 262-263, 280-287).
Şadiler bir dönem boyunca Karakoyunlu, daha sonra da Akkoyunlu konfederasyonu içinde yeralmışlardır. Akkoyunlu hanedanlığı yıkılınca Safevilerle ittifak içinde görünürler.
Dersim’in Kürt kökenli aşiretleri Şadililer başlığı altında toplanabilir.
Pilvenk ve Karaçor aşiretleri bile bazı çevreler tarafından Şadili veya onlarla ilişkili gibi gösterilirler. Kimisi bunlara Kimisorlular ile Okçular’ı da ilave eder.

Bu makaleye eklemek isterim..

1 - Alanlı Aşiretinin Mazgirtteki 30 kadar Köy ve Mezrasıda Kurmanca konuşurlar.
2 - Çarekan Aşiretide Wan Yöresinde ve Sivasta Kurmanca konuşur ama Tunceli ve Erzincanda Kırmançkidir..
3 - Hiranlılar Tuncelide ağırlıklı olarak Kurmanca, Sivas Yöresinde de Kurmanca kullanırlar.. Erzincanda, Varto, Ardahan, Kars Yöresinde ise Kırmançki konuşurlar..
4 - Karsanlılar Tuncelide Kırmançki, Kığı - Karakoçan ve Maraşda Kurmanca..
5 - Şadiyan Aşireti Sivas, Bingöl, Elazığ, Tunceli Mazgirt Yöresinde Kurmanca konuşur, Tunceli Nazımiyede Kırmançkidir..

ZARA.Dipsizgöl köyü.1800 lerde Şadi aşiretinin köyüymüş şu an Şadilardan tek hatıra kalan çeşme var ismi Şadi çeşmesi olarak geçiyor{Kaniya Şadiyan
Şadiler göçünce yerine Seyitler Dedeler yerleşmiş {Kayiran}olarak geçmektedir
Dedelerde kendilerine kapı komşu olarak Dersimden gelip sarıçiçekte Malatya tarafında çapa işinden çalışan bir aileyi Dipsizgöle getirir bu ailenin ismi {Çapçı } ailesi olarak geçiyor geldikleri zaman dilleri zaza,ymış seneler sonra zaza dilini unutmuşlar kırmanci dilini öğrenmişler
Kayıran ve Çapçılardan sonra köye yerleşen kabile Gerni aşiretinden şu an Dipsizgölde nüfusun çoğunluğu Gerni aşiretindendir.

KİMSOR, OKÇİYAN VE ŞADİLİ AŞİRETLERİ

SEYFİ CENGİZ
KİMSOR AŞİRETİ
Jandarma Umum Kumandanlığı’nın “Dersim” adlı yayınına göre Kimisor adı, Şadili aşiretinin ana dilinden bir kelime değil, bu aşiretin yerleştiği köylerden birinin adıdır. Şadili aşiretinin bu köye yerleşen kolu veya reislerinden biri zamanla bu köyün adıyla Kimisorlu diye bilinmiştir. Adı geçen kaynağa göre Kimisorlu adının Şadili aşiretine karşılık kullanıldığına da rastlanmaktadır (Bkz. JUK, Dersim, s. 104).
Bu aşirete mensup bazı kişilere göre Kimsor (Kumsor) adı “Kızıl başlık (lı)” (Kızılbaş) anlamına gelmektedir.

OKÇİYANLAR (OKÇULAR)
Gelenekleri ve Adları
Kendi geleneklerine göre cedleri “Okçu Yusuf” adında biridir. Yedi kardeşi ile birlikte Mevlana Celaleddin Rumi’nin babası Baha Veled eşliğinde Horasan’dan Erzincan’a gelmiştir. Baha Veled, buradan Konya’ya gittiğinde, kimisi ona eşlik ederken, Okçu Yusuf ve geri kalanı Selçuklu Alaeddin Keykubat tarafından Mazgirt’e bağlı Bağin Kalesi ile Kiğı ve havalisine muhafız olarak bırakılmışlardır. Bu aynı rivayete göre muhafızlık/yaverlik anlamlı “Okçu” adı da buradan gelmedir (Bkz. M. Sadik Yigitbaş, Kiğı).
Bu gelenek, özellikle “Okçu” adı hakkındaki açıklama bana inandırıcı gelmemektedir.
Şadililer’le İlişkileri
M. Sadık Yiğitbaş, Okçular’ın aşiret olarak Şadilliler’den sayıldıklarını ve Şadilli diye de bilindiklerini söylemektedir. O’nun yazdığına göre, Okçu Yusuf ve kardeşleri Şadilli aşiretinin reisleridir (Bkz. a.g.y).
Dersim İçi İle İlişkileri
“Kiğı” kitabının yazarı Yiğitbaş’ın Mustafa Okçuoğlu’nun anlatımına dayanarak aktardığına göre, Okçular’ın cedlerinden “Mir Ahmet” ve “Mir Davut”, “Dersim’in gerek nüfuz, gerek mezhep bakımından Kiğı ve Palu’ya doğru ilerlemesine mani olmak” için uzun süre Dersim’e karşı savaşmış, “Dersim’in tedibine” memur edilmişlerdir. Bu hizmetlerine karşılık Selçuklu ve Osmanlı hükümdarlarınca kendilerine fermanlar ve ödüller verildiği kayddedilmektedir (Bk. a.g.e., s. 253-254 ve 352-353).

ŞADİLİLER
Şadililer, ilk Kürt hanedanlıklarının kuruluşunda önemli roller oynamış sayılı Kürt aşiretlerinden biridir. Şerefname’de “Eyyuboğulları” ile ilgili kısımda, Revadiler ve Şeddadiler adı altında anılırlar. Şeref Han, cedlerinin “Şadi bin Mervan” olduğunu söylediği Eyyübileri de Şadiler’le ilişkilendirmektedir. “Şadi bin Mervan”, Selahaddin Eyyübi’nin dedesidir.
“Revadiye” aşiretinden gelen Eyyübiler’in ilk yurtları Dvin yakınındaki Revan Ovası’dır (Sahat Çukuru).
Kaynaklarda Ravadi (Şadi, Şeddadi) ve Eyyübi diye bilinen hanedanlıkların her ikisinin de Rawadi aşireti ve hanedanlığından çıktığı kayddedilir. Ravadi ise, Minorsky’nin yazdığına göre, Hadhbani (Hazbani) aşiretinin bir kabilesiydi. İran-Irak sınırındaki Banu Annaz hanedanlığının yükselişi de Minorsky’e göre “Shadhandjan Kürtleri”ne, yani Şadiler’e dayanıyordu (Bkz. V. Minorsky, EI, Annazids).
İbnül Ezrak El-Fariki’nin kaleme aldığı Farkin ve Amed Tarihi’ndeki bilgilere göre Şadiler’in Mervaniler’le yakın ilişkileri vardı. Mervani Kürtleri’nin yöneticilerinden Said Ebu Nasr bin Mervan (1010/1011-1062), Yukarı Ermenistan ve Arran’ın (Aras-Kur arası) Şadi emiri “Manuçer-oğlu Fadlun”un kızıyla evliydi. Selçuklular kendi topraklarına yaklaştığında Mervani Emiri Nasıruddevle’nin Isfahan’daki Selçuk sultanına yolladığı heyette Şeddadi (Şadi) evinden olduklarını sandığım Farkinli Ebu’l Heyca Er-Revadi ile Emir Davud bin Eşkeri El-Qertiqi (El Kartıki) de varlardı (1085). Revadi ve Qertiki (Kartıki) gibi nisbeler Şadilerle ilişkili görünürler.
Farkin ve Diyarbekir 1086/1087’de Selçuklular ve müttefikleri tarafından ele geçirildi.
Kurucusu “Muhammed bin Şaddad bin Kartu/Kartii” (“Muhammed Şaddad b. Kartu”)’nin adıyla Şadiler, mensup olduğu aşiretin adıyla da Ravadiler diye adlandırılan hanedanlık 951 yılında Tebriz ve çevresinde, yani Azerbaycan’da kuruldu. Başlangıçta Deylemli Musafiriler’e bağlı olan Ravadiler/Şeddadiler, sonraları Bizans ve Selçuklular ile ittifak kurdular.
Erken Ravadiler “El-Azdi”ünvanı kullanmışlardır. Bu ünvandan hareketle onları Azerbaycan’ın bu parçasını ilk işgal eden Yemen aşireti Azdiler’le ilişkilendirenler vardır. Bu görüşü savunanlar orijinde Arap olan bu evin giderek Kürtleştiğini öne sürerler. Bu konudaki egemen görüş, Ravadiler’in gerçekte Kürt olduğu, ama karşılıklı evlilikler yoluyla zamanla karıştığı yönündedir.
Sonraki Ravadiler “El-Kurdi” ünvanı taşımışlardır. Şadiler'in (“Banu Şaddad”) esas üsleri Dvin (Dabil) ve Gence idi. Nitekim “Muhammed bin Şaddad bin Kartii” de, ilkin Dabil emiri olarak görünmüş (951), ardından 4-5 yıl kadar fiilen Azerbaycan emirliği yapmıştır. 970 yılında O’nun yerine geçen oğlu ancak Arran bölgesinde tutunabilmiştir. Bu sıradaki Gence emiri, Muhammed bin Şaddad’ın kardeşi olduğu sanılan Fadlun adında biridir.
Kısacası, Şadiler/Ravadiler adı ve hanedanlığı daha çok Arran (Albania, Alvank) diye bilinen Kur-Aras arasındaki Gence başkentli topraklara, yani Kafkas Azerbaycanı’na referans olarak görünür. Arran’daki ana merkezler Gence, Nahçıvan, Tiflis, Derbend (Demirkapı) ve Karabağ’dı. Enc. Of Islam’ın “Banu Shaddad” maddesine göre, o tarihte bu bölgenin halkına “Lezgiler” deniliyordu.
Ravadi ve/veya Şadi hanedanlıkları Selçuk ve Moğol istilaları sırasında son buldular.
1054 yılında Selçuklu Tuğrul Azerbaycan ve Arran’da belirince Arran emiri “Ebu’l Aswar” (ölm. 1067), Tuğrul’a bağlanır. Tuğrul’un Ani üzerine seferine katılır. Bizans’tan elegeçirilen Ani, Şadiler’in bir kolunun, Gürcü kroniklerine göre “Ebulasvar”ın oğlu Manuçar (Manuça, Menuçehr)’ın yönetimine verilir (Akt. Kirzioğlu, Kars Tarihi).
Böylece sonraki tarihlerde bu hanedanlığın Gence (Arran), Ani ve Dwin olmak üzere birkaç kolundan sözedilir. Bu kollar bazı kaynaklarda Büyük Şeddadlılar (Gence kolu), Küçük Şeddadlılar (Ani kolu) ve Şeddadlılar (Divin kolu) şeklinde adlandırılır. İslami kaynaklarda Şeddadlılar, “Ravadi Kürtleri” diye tanımlanır.
Bu hanedanlığın yöneticilerinden bir bölümünün adları şöyledir: Kartuk, Şeddad, Muhammed b. Şeddad (ölm. 955), Merzban (ölm. 985), Fadlun/Fadl I (Fazl, 985-1031), Leşkeri Ali (1031-1046), Nuşirvan (1049-?), Ebu’l Esvar (Ebu’l Süvar/Şavur/Şabur, 1020-1067).
Bunlardan Ebu’l Esvar, 1064’te Selçuklu Alparslan’a bağlanarak onunla işbirliği yapmıştır. Üç oğlunun adları, Fadlun II, Ebu Nasr (1067-1105) ve Ebu Şuca Menuçehr’dir (1064-1110).
Urfalı Matthew, kendi kroniğinde, Ukayli Kureyş bin Bedran’ın yanısıra Ebu’l Uswar’ı da Malazgirt savaşında Selçuklu Alparslan’ın müttefikleri arasında saymaktadır. Ebu’l Uswar, bahsini ettiğimiz Şeddadi emiridir. Ama Matthew’in kroniğinde kronolojik hatalar vardır. Çünkü bu tarihte ne Kureyş bin Bedran ne de Ebu’l Uswar hayattadır. Malazgirt’te Selçuklular ile ittifak halinde Bizans’a karşı savaşanlar, bu ikilinin çocukları veya yakınları olmalıdır.
Bu savaşta Saltuk, Artuk, Danişmend ve Mengücek de varlardı. Dersim geleneğinin bazı parçaları bu döneme referanslar içerir. Sözgelimi geleneğin sözünü ettiği Selçuklularla evlilikler daha çok bu döneme referans gibi görünürler. Ebu’l Esvar’ın oğlu Gence Emiri Fadlun II (1067-1088), Malazgirt’te Selçuklu müttefikleri arasında sayılan, hatta esirler arasındaki Bizans imparatoru Romen Diyojeni teşhis ettiği söylenen ve Şadi adıyla referans verilen kişi olabilir.
Fadlun II öldükten sonra Arran’ın çoğu Melik Şah tarafından işgal edilir. Bağımsızlığı son bulduğu için Şaddad Evi’nin bu işgalden sonraki tarihini izlemekte güçlükler çıkmaktadır. Ama Ani kentinin 1130’a kadar genelde Şadiler’in yönetimi altında kaldığı sanılıyor. Minorsky’nin yazdığına göre, tam bu sıradadır ki (1130’lar), ünlü Selahaddin Eyyübi’nin dedesi Şadi, Dwin’den Irak’taki Tikrit’e göçetmiştir.
Hüseyin Hüsameddin’in Amasya Tarihi’nin birinci cildinde kendilerinden Amasya’nın ünlü sülalelerinden biri olarak sözedilen Şadgeldiler (Kutlu Şahlar) ile Dersim’in Şadilli aşireti arasında bir bağlantı olduğuna inanıyorum. Onlar Amasya ve çevresine Kafkasya’daki beylikleri dağıtılınca göçmüş veya göçettirilmiş olabilirler.
Amasya Tarihi’nde Amasya çıkışlı gösterilen Şadgeldiler (Amasya Beyliği), Yılmaz Öztuna’nın Devletler ve Hanedanlar adlı kitabındaki bilgilere göre merkezi Amasya olmak üzere Amasya, Merzifon ve Tokat’ta yaklaşık 53 yıl hüküm süren bir beylik kurmuşlardır.
Kutlu-Şahlar adıyla bilinen bu beyliğin (1340-1393) yöneticileri babadan oğula şu şekilde verilmektedir:
Hacı Kutlu Şah (1340?-1361): Tâcüddin Altınbaş’ın manevi oğludur.
Hacı Şâdgeldi Paşa b. Kutlu Şah (1361-1381): Amasya emiri. Hüseyin Hüsameddin ondan “Amasya hükümdarı Şemseddin Şadgeldi Paşa bin Kutlu” diye sözeder ve onun “Akçakoyunlu kabilesi/oymağı mensubu” olduğunu yazar. Kadı Burhaneddin tarafından öldürtülmüştür. Mezarı Amasya’dadır ve Şadgeldi Paşa Türbesi olarak anılmaktadır. Hüseyin Hüsameddin’e göre 1371’de Amasya hükümdarı iken ölmüştür. Onun soyundan gelenler Şadgeldiler olarak bilinmişlerdir. Amasya Tarihi’ndeki bilgilere göre onun torunlarından Şadi Bey’in kızı Saru Hatun Amasya’daki Halkalı Dede Türbesi’nde yatmaktadır.
Hüseyin Hüsameddin, Şadgeldiler sülalesinden Divitdarlı (Divitdar Ahmet Paşa’nın soyu) ve Buraklı adlarıyla bilinen iki büyük kol çıktığını ve bunların değişik ünvanlar altında varlıklarını 19. Yüzyıla kadar koruduklarını kaydetmekte ve Amasya’nın Öz Nahiyesi’nin Şeyh Şadi köyünde yaşamış “büyük velilerden Şeyh Şâdi”den sözetmektedir. Karakeçioğulları’ndan Muslihuddin Musa Bey’in onun için 1409 yılında Şeyh Şadi köyünde bir tekke ve türbe yaptırdığını söylemektedir. Hüseyin Hüsameddin, Amasya’nın Öz Nahiyesi’nde genellikle Bayındırlı, Akçakoyunlu (Akkoyunlu diye anlayın, SC), Esenli ve Karakeçili gibi “Özbeöz Türkmen aşiretleri” bulunduğunu yazmaktadır.
Fahrüddin Ahmet Paşa b. Şadgeldi (1381-1393): Amasya Tarihi’nde ondan Şadgeldi Paşazade Divitdar Ahmet Paşa olarak sözedilir. Candaroğlu Kötürüm Bayezid’in damadıydı. Kızını Kadı Burhaneddin’le nişanladı. 12 yıl Amasya ve çevresini Osmanlılar’ın Amasya sancak beyi olarak yönetti.
1393 yılında Amasya doğrudan doğruya Osmanlı devletine ilhak edildi.
Bu emirler Eretnaoğulları’na, Kadı Burhaneddin’e, 1381’den itibaren de Osmanlılar’a tabi olarak yönetmişlerdir (Bkz. Y. Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, s. 86; H. Hüsameddin, Amasya Tarihi, Ankara, 1986, sadeleştirenler: Dr. Ali Yılmaz ve Dr. Mehmet Akkuş, cilt 1, s. 45, 99, 115, 158-166, 202-203, 262-263, 280-287).
Şadiler bir dönem boyunca Karakoyunlu, daha sonra da Akkoyunlu konfederasyonu içinde yeralmışlardır. Akkoyunlu hanedanlığı yıkılınca Safevilerle ittifak içinde görünürler.
Dersim’in Kürt kökenli aşiretleri Şadililer başlığı altında toplanabilir.
Pilvenk ve Karaçor aşiretleri bile bazı çevreler tarafından Şadili veya onlarla ilişkili gibi gösterilirler. Kimisi bunlara Kimisorlular ile Okçular’ı da ilave eder.
Kaynakça:

1. Alane Rojhılati-Tarih Yazarı
2. Mehdi Rustemi (şair) ve Cevat Eli Nıya (Kürtçe öğretmeni)
3. Proto.Kürt bir peygamber-Zerdüşt- M. Sıraç Bilgin-Rewşen
4. Bonnıers Atlas
5. Xorasan Kimin Yurdu? Faîk Bulut- Berfin-1998-Istanbul
6. Hîtîtler ve Hattuşa-Muazzez Îlmîye Çig, 2. Baski-Kaynak Yayinlari-2000
7. Kürtlerin Tarihi ve Cografyasi Hakkinda bir
Araştirma-Kazim Yeşîlgoz- 1996 Ankara
8. Herodot Tarihi- Remzi Kitabevi
9. Kurtler ve Kurdistan Tarihi-1- Botan Amedi-Firat-
Dicle yay. 1991-Istanbul
10. Tarihselden Guncele Kurt Gerçexî- Mehmet K.Işik( Torî)-Sorun yy.2000
11. Her Yönü ile SİNCİK-Ekrem İzi-Malatya-2000
12. Veger Dergisi-1, Mustafa Reşid
13. Adıyaman-Mehmet Akar
14. Herketa Tarixa Kurden Xorasan-cıld I-Kelimullah Tewehhudi
15. Atalarin Karşilaşmasi-Derbend ve şervan ólkesinde Kurtler ve Alanlar-Cemal Reşîd Ahmed-
Avesta-werger ji Erebî Siraç Direk 1998, Îstanbul
16. Osmanli-Rus ve Iran Savaşlari'nda Kurtler 1801-1900-Avyarov-Osmanlicadan Muhammed (Hoko) Varli(Xanî)-Sîpan Yayinlari-Ankara Ğ1996
17. Encyglopadia İranica
18. Hiwa-Hejmar 2 Ğ 2000
19. Handbook of Iranıan Peoples-Rafael Blaga
20. Kılamen Xorasan-Tewahuddi
21.www.yediboluk.org

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol